GİZEM GONCE
Bugün sizlerle miras hukuku hakkında konuşacağız. Öncesinde ekran başındaki izleyicilerimize kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, ben Avukat Gizem Gonce. Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Halen Kültür Üniversitesi Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans programında Miras Hukuku üzerine çalışmalarım devam etmekte.
Uzun yıllar Türkiye’nin önde gelen yerli ve yabancı hukuk büroları ve şirketlerinde çalışarak birçok hukuki problemin çözümünde tecrübe kazandım. Akabinde Avukat Aylin Esra Eren ile beraber Eren & Gonce Hukuk Bürosu’nu kurduk.
Çalışma ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz?
Uzmanlık alanlarımız yoğun olarak; miras hukuku, aile hukuku, şirketler hukuku, ticaret hukuku, icra iflas hukuku, ceza hukuku ve hukuki danışmanlıklardır.
Miras hukukuna dair çalışmalarınızı konuşmadan önce miras hukuku nedir ekran başındaki izleyicilerimize açıklar mısınız?
Miras hukuku; miras bırakan dediğimiz bir kişinin ölümü ile sona ermeyen, intikal edebilir hak ve borçları ile diğer hukuki ilişkilerinin akıbetini düzenleyen kuralların tümüdür. Kısaca özetlemek gerekirse miras hukuku; öleni kimin ikame edeceğini, ona ölüm sebebiyle kimlerin halef olacağını düzenler.
Miras hukuku; insanların ölümlerinden sonra malları üzerinde yapmak istedikleri ölüme bağlı tasarrufları ve ölümleri halinde mirasa konu mallarının yasal mirasçılar ve diğer mirasçılar arasında ne şekilde paylaştırılacağını, borçlarının nasıl ve hangi sırayla ödeneceğini inceleyen bir özel hukuk dalıdır.
Miras ve vesayet hukukuna yönelik olarak hangi alanlarda destek sağlamaktasınız?
Vasiyetname yazılması,
Vasiyetnamenin iptali davası,
Mirasçılık belgesi çıkartılması,
Mirasçılık belgesinin iptali,
Mirasın reddi,
Mirasın reddi kararının iptali davası,
Mirasın mirasçılar tarafından gerçek reddine ilişkin dava,
Mirasın paylaştırılması yoluyla ortaklığın giderilmesi davası,
Muris muvazaasına ilişkin tapu iptal ve tescil davası,
Saklı paylı mirasçıların tenkis talebine ilişkin tenkis davası.
Kaç türlü mirasçı vardır ve mirasçılar bu miraslardan nasıl faydalanabilmekteler?
2 tür mirasçı vardır. Birincisi yasal mirasçı, ikincisi atanmış mirasçı.
Yasal mirasçı; kanun gereğince mirasçı olan ve kanunda gösterilen kişilerdir.
Atanmış mirasçı; miras bırakanın ölümüne bağlı tasarrufu ile yani vasiyetname veya miras sözleşmesi ile tayin ettiği mirasçıdır. Burada ölenin iradesi ve irade beyanı etkili olmaktadır. Yasal mirasçılık kanuna dayandığı ve kanundan doğduğu halde, atanmış mirasçılık miras bırakanın iradesinden doğmaktadır.
Yedek Mirasçı Atama
Verilen karar sonucunda atanan mirasçılar eğer ölüm nedeniyle mirası alamazlar ise, mirası bırakan kişi kendinden önce hayatını kaybeden mirasçısı yerine bir ya da birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir.
Ölüm dışında yine mirastan feragat etme ya da mirası reddetme durumları söz konusu ise miras bırakan kişi yine yedek mirasçı belirleyebilir. Yedek mirasçı atama konusunda, miras bırakanın herhangi bir sınırlandırılması yoktur, kendi istediği sayıda yedek mirasçı atayabilme hakkına sahiptir.
Art Mirasçı Atama
Mirası bırakan kişinin mirası, belirlediği kişi ya da kişilere, belirlediği zaman diliminde geçmesi için bir ön mirasçıya bırakır. Ön mirasçı, tüm mallar ya da borçlarıyla mirastan yararlanma hakkına sahiptir dolayısıyla o da bir mirasçıdır.
Fakat ön mirasçı mirasa ortak olmakla beraber aynı zamanda mirası bırakan kişinin atadığı kişiye ve mirasın bırakılacağı zamana kadar beklemekle görevlidir. Ve mirası bırakan kişinin belirttiği şekilde zamanı geldiğinde belirlenen kişiye mirası devreder. Mirası devrettiği yani mirası bırakan kişinin asıl olarak belirlediği kişiye yapılan bu devretmeye art mirasçı atama denmektedir.
Miras bırakan, ölümü halinde bir ön mirasçı atayarak, mirasının üçüncü bir kişiye devredilmesini isteyebilir. Miras bırakanın ölümü halinde, mirasın ilk bırakıldığı kişiye ön mirasçı, belirlenen süre ya da ön mirasçının ölümü halinde mirasın devredildiği kişiye ise art mirasçı adı verilir.
1. 2. ve 3. zümre olarak değerlendirilen mirasçılar kimlerdir?
1.Zümre mirasçılar; miras bırakanın en yakın hısımları, alt soy hısımlarıdır. Yani; çocukları, torunları, torun çocukları ve devamıdır.
2.Zümre mirasçılar; miras bırakanın annesi, babası ile bunların alt soylarından yani ölenin kardeş, yeğen ve yeğen çocuklarından, torunlarından kuruludur.
3.Zümre mirasçılar; miras bırakanın büyükanne ve büyükbabalarından ve bunların alt soyundan yani ölenin amca, dayı, hala, teyzesi ve bunların alt soyundan ibarettir.
Peki saklı paylı mirasçılar kimlerdir?
Kural olarak miras bırakan; mal varlığı üzerinde dilediği gibi tasarruf yetkisine sahiptir ancak kanun altsoy, anne, baba ve eşin miras payının bir kısmını korumuştur. Saklı pay; yasal mirasçıya tanınmış olan ve üzerinden miras bırakanın tasarruf edemediği miras hissesinin bir kısmıdır. Miras bırakan ancak saklı payların dışında kalan kısım üzerinden tasarruf edebilir.
Saklı payı ihlal edilen mirasçılar; tenkis davası açarak saklı payını alma hakkına sahiptir. 2007 yılında yapılan kanun değişikliği ile kardeşlerin saklı payı kaldırılmıştır.
Saklı pay oranları kanunda şu şekilde düzenlenmiştir;
-Altsoy için yasal miras payının yarısı,
-Anne ve babadan her biri için yasal miras payının ¼’ü,
-Sağ kalan eş için, altsoy veya anne ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının ¾’ü.
Boşanma durumu mirasçılığı nasıl etkiler?
Boşanan eşler birbirinin kanuni mirasçısı olamazlar.
Miras bırakanın vasiyetname ile eşi lehine yapmış olduğu ölüme bağlı kazandırmalar da, sonradan boşanmanın gerçekleşmesi halinde hükümsüz olurlar. Ancak miras bırakan; ölüme bağlı tasarrufunda bunun aksini emredebilir. Yani boşanma halinde dahi, vasiyetnamenin geçerliliğini belirtebilir. Buna karşılık; mahkemece boşanmaya değil de, ayrılığa hükmolunmuşsa sağ kalan eş kanuni miras hakkına sahiptir. Çünkü burada evlilik ilişkisi ortadan kalkmamıştır.
Bu konuya ilişkin önemli bir sorun; boşanma davasının açılmış olması, fakat henüz sona ermeden eşlerden birinin ölmesi durumunda görülür. Burada eş kanuni mirasçıdır. Çünkü boşanma kararının kesinleşmesine kadar evlilik ilişkisi ve dolayısıyla eşin kanuni mirasçılığı devam eder. Bu sırada eşlerden birinin ölümü halinde; sağ kalan eş mirasçı olarak kalır. Burada evlilik; boşanma ile değil, ölüm ile sona ermektedir.
Devlet ne zaman, hangi durumlarda mirasçı konumunda olur?
Türk hukukuna göre; ilk 3 zümrede mirasçı bulunmadığı ve miras bırakan da ölüme bağlı tasarrufu ile mirasçı atamadığı takdirde, Devlet yasal mirasçı sıfatı ile mirası kazanmaktadır.
Miras bırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı ya da mirasçılarının tamamı bilinmiyorsa; Sulh Hâkimi 1 ay ara ile 2 defa ilan yapıp, hak sahiplerini son ilandan başlayarak 1 yıl içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır. Bu süre içinde kimse başvurmazsa ve Sulh Hâkimi de hiçbir mirasçı tespit edememiş ise; miras Devlet’e geçer. Bu durumda sonradan ortaya çıkacak mirasçının, miras sebebiyle istihkak davası açma hakkı saklıdır.
Bu arada şu noktaya da işaret edelim; en yakın mirasçıların hepsi tarafından mirasın reddedilmesi halinde miras Hazine’ye geçmez. Böyle bir halde; mirasın resmi tasfiyesi yapılır. Tereke borçları ödendikten sonra geriye kalan bakiye, sanki reddetmemiş gibi bu mirasçılara verilir.
Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarrufu ile Devlet’in atanmış mirasçı olması da mümkündür. Devlet’in atanmış mirasçılığı; başka bir mirasçının bulunmaması şartına bağlı değildir.
Mirastan yoksunluk nedir ve mirastan yoksunluk sebepleri nelerdir?
Mirastan yoksunluk; mirasçılık ehliyetinin kazanılması için kanunda yazılı sebeplerden birinin bulunmaması halidir.
Kanunda mirastan yoksunluk sebepleri 4 bent olarak sayılmaktadır;
1-Kasten ve hukuka aykırı olarak miras bırakanı öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler (Örnek vermek gerekirse; miras bırakanı kasten otomobil ile çiğnenerek öldürülmesi veya öldürülmek istenmesi)
2-Kasten ve hukuka aykırı olarak miras bırakanı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamayacak hale getirenler (Örnek vermek gerekirse; miras bırakanı hapsetmek, elini dilini kesmek, hipnotize etmek, işkence etmek gibi)
3-Hile, tehdit veya cebirle miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini sağlayanlar veya buna engel olanlar (Bu durum aynı zamanda tasarrufun iptali davası açma konusudur)
4-Miras bırakanın artık bir daha yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı tasarrufunu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar
Mirasçılıktan çıkarma nedir, şartları nelerdir?
Mirastan ıskat; ölüme bağlı bir tasarruftur. Bu tasarrufla vasiyetçi; saklı paylı bir mirasçısını miras hakkından ve saklı payından uzaklaştırır.
Mirastan ıskat; aile bağlarını kuvvetlendiren ve bunların korunmasına hizmet eden bir nitelik taşır.
Mirastan ıskatı; mirastan yoksunluktan ayırmak gerekir. Gerek ıskatta, gerek yoksunlukta; mirasçı saklı payını kaybetmekte, bundan yoksun kalmaktadır. Fakat arada farklar vardır. Başlıca fark; yoksunluğun kendiliğinden hüküm ifade etmesi, buna karşılık ıskatın var olabilmesi için vasiyetçinin buna ilişkin bir ölüme bağlı tasarrufunun bulunmasının şart olmasıdır. Ayrıca mirastan yoksunluğu doğuran sebepler ile ıskat sebepleri arasında farklar vardır.
Mirastan ıskatın şartları 4 bent olarak sayılmaktadır;
1-Miras bırakanın saklı paylı mirasçısını mirastan ıskat edebilmesi için mirasçının kusurlu bir fiilinin bulunması şarttır. Mirasçı ayırt etme gücünden yoksun ise; onun kusuru söz konusu olmayacağından bir ıskat sebebi meydana gelemez. Buna karşılık ayırt etme gücüne sahip kısıtlılar; kusurlu olabilirler ve mirastan ıskat edilebilirler.
2-Iskat olunan mirasçının; mirastan ıskat olunmasını gerektiren fiilinin hukuka aykırı bulunması gerekir. Hukuka uygun fiil ve davranışların varlığı halinde, ıskat sebebi meydana gelmez.
3-Iskat sebebi olan fiilin ağır bir suç olması gerekir. Burada ağırlık; objektif esaslara veya ceza kanunundaki hükümlere göre tayin edilmez. Fakat işlenen fiilin aile ilişkisi göz önünden tutulmak suretiyle vasiyetçiye yaptığı etki dikkate alınır.
4-Iskatın ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılmış olması şarttır.
Aynı zamanda mirasın reddi de mümkün müdür?
Mirasın reddi; kanuni veya atanmış mirasçının kendilerine geçmiş olan mirası kabul etmeme hususundaki irade beyanıdır.
Mirasın reddi; ancak miras hakkının mirasçıya geçmesinden sonra söz konusu olabilir. Miras bırakan henüz hayatta iken, mirasın reddi mümkün değildir. Ancak böyle durumlarda da mirastan feragat sözleşmesi yapılabilinir.
Mirasın reddi; kanunda 2 şekilde düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi; açık bir irade beyanı ile mirası reddetmektedir. İkincisi; miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olmasıdır.
Son olarak vasiyetname ve miras sözleşmeleri hakkında izleyicilerimize bilgilendirme yapar mısınız?
Vasiyetname; miras bırakanın ölüme bağlı tek taraflı bir hukuki işlemidir. Burada yalnız vasiyetçinin irade beyanının önemi vardır ve bunun geçerli olması karşı tarafın kabulüne bağlı değildir.
Miras sözleşmesi; vasiyetnameden farklı olarak ölüme bağlı iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bundan doğan hukuki sonuç; tek taraflı olarak sözleşmeden dönülememesidir.
Vasiyetnamede; vasiyetçi istediği zaman serbestçe vasiyetnamesinden dönebilir. Miras sözleşmesinde ise; bununla bağlı bulunan vasiyetçinin tasarruf serbestliği sınırlanmış bulunmaktadır.
Sohbetimizi sonlandırırken konuya, miras hukukuna ilişkin olarak neler söylemek istersiniz?
Miras hukuku; insanın ölümünden sonra mallarının kime ait olacağını gösteren ve hukuki kurala bağlayan bir hukuk alanıdır.
Kısaca izah etmek gerekirse miras hukuku; ölen bir insanın malvarlığının yani mallarının, hak, alacak ve borçlarının hayatta bulunan gerçek ve tüzel kişilere geçişini düzenleyen kural ve hükümler bütünüdür.
Miras hukuku niteliği itibari ile; mülkiyet hakkını kuvvetlendirir ve bir kimsenin malik olduğu eşya ve malların ölümünden sonra arzu ettiği kişilere geçmesini sağlar.
Miras hukuku olmasaydı; mülkiyet hakkı önemini kaybederdi, yarım bir hak olurdu.
Miras hukukuna hayat ilişkileri açısından çeşitli menfaatler bağlıdır. Bu konunun en ince ayrıntısına kadar düzenlenmesinin en önemli sebebi de; menfaatleri bulunan ilgililerin yani miras bırakan, mirasçılar, miras bırakanın alacaklıları ve Devlet’in haklarının korunmasıdır. Bu minvalde; miras hukuku konusunda kişilerin herhangi bir hak kaybı yaşamaması için dosyalarını bu konuda uzman avukatlar eşliğinde takip etmelerini öneriyorum. Yaşadığınız her hak kaybı, sizden sonraki gelecek neslin de hak kaybı yaşamasına sebep olacaktır.
[20:28] OĞUZHAN GÖKCE (Konuk)
Paylaşma sözleşmesi yapılmadan önce bir mirasçı tarafından paylaşma davası açılması, paylaşma sözleşmesi yapılmasına engel midir ?
[20:30] SILA HÜSEYNİ (Konuk)
Reddi miras yapılınca dul ve yetim maaşı alınabiliyor mu?
[20:32] Selin TÜRKER (Konuk)
Artmirasçı ile yedek mirasçı atamanın farkı nedir? İyi yayınlar…
[20:41] ABDULLAH KARA (Konuk)
sözlü vasiyetname yaptıktan sonra var olan tehlike son bulsa ancak sözlü vasiyetnamemizi iletecek şahitler çoktan mahkemeye gidip durumu hakime belirtmiş olsalar, hakim ona göre bir karar vermiş olsa. Biz bir aylık süre geçtikten sonra hangi gerekçeyle bu durumu değiştirebiliriz?
[20:41] AYNUR SAMUR (Konuk)
Gaiplik kararı alınan biri için teminat süresi geçtikten çok sonra üstün bir hak sahibi biri çıkarsa miras komple mi geri verilmeli yoksa o an elde bulunan haliyle mi geri verilmelidir
[20:49] Ayshan Asgarova (Konuk)
Merhaba Azeribaycandan katılıyorum,çok güzel anlatiyorsuz ilk öncə çok teşekkür ederim ,sorum Miras hukuku bizde Vərəsəlik hüququdu .Vərəsələrmiras qoyanın öldüyü məqamda sağ olmuş şəxslər, habelə miras qoyanın sağlığında mayası bağlanmış və onun ölümündən sonra doğulmuş şəxslər, bu şəxslərin onun uşaqları olub-olmadığına, habelə hüquqi şəxslər olub-olmadığına baxmayaraq ola bilərlər.Miras huququndada böylemi?
