Skip to content Skip to footer

Vesayet İşlemleri ve Vasilik Süreci Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Listesi

VESAYET NEDİR?

Vesayet, kişilerin devlet tarafından korunmasını, iş ve işlemlerinin denetim altında olmak koşuluyla tayin edilen organlarca yapılmasını sağlayan hukuki prosedüre verilen isimdir. Türk Medeni Kanununda vesayet altına alınmayı gerektiren sebepler şu şekilde düzenlenmiştir;

18 yaşından küçük olup, velayet altında olmamak,

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı,

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetme,

Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olma,

Yaşlılık, engellilik, deneyimsizlik veya ağır hastalık hali (Kısıtlanacak kişinin isteği üzerine)

VESAYET MAKAMI VE DENETİM MAKAMI NEDİR?

Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi, denetim makamı ise Asliye Hukuk Mahkemesi olarak kabul edilmektedir.

VASİ KİMDİR?

Türk Medeni Kanununda vasinin görev ve yükümlülükleri açıkça düzenlenmiş olup tanımı yapılmamıştır. Vasi, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından talep edilen süre içerisinde tayin edilen, Türk Medeni Kanununun düzenlediği sınırlar çerçevesinde vesayet makamının talimatlarına uygun olarak vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişiye verilen isimdir.

VASİ TAYİN EDİLİRKEN ÖNCELİKLE KİMLER TERCİH EDİLİR?

DÖRDÜNCÜ AYIRIM

VASİNİN ATANMASI

II. Eşin ve hısımların önceliği

Türk Medeni Kanunu madde 414 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi öncelikle haklı sebepler engel olmadığı takdirde, vesayet altına alınacak olan kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini vasilik koşullarına sahip olmaları kaydı ile vasilik görevine atayabilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasilik görevine ilişkin karar verme aşamasında vasi adaylarının yerleşim yerlerinin yakınlığını ve kişisel ilişkilerini de dikkate almaktadır.

III. İlgililerin isteği

Türk Medeni Kanunu madde 415 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde de açıkça düzenlendiği gibi aile tarafından bilinen veya tanınan kişilerin, şayet bu şekilde kolluk kuvvetleri kanalı ile yapılan araştırmada kimse bulunamaması halinde başka kişilerin vasi tayin edilmesine ilişkin bir seçenek düzenlemesi yapılmıştır. Vasi adayının yaşadığı yerleşim yerinin vesayet altına alınacak kişinin yerleşim yerine yakın olması, ihtiyaç duyması halinde hemen yardımına koşabilmesi ve ihtiyaçlarını hızlıca zaman kaybetmeden yerine getirebilmesi açısından önem arz etmektedir. Vasi adayının vesayet altına alınacak kişi ile bir borç ilişkisinin bulunması ve ihtilaf oluşturacak hususların doğması vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkiminin vereceği vasilik kararında engel teşkil edebilmektedir. Öncelikle olarak vasinin, vesayet altındaki kişinin üstün yararını koruyacak şekilde hareket etme niyetinin varlığı önemlidir.

Boşanma Halinde Eşin Vasilik Görevi

Türk Medeni Kanunu’nun dördüncü ayrımında vasinin atanması konusu detaylı olarak düzenlenmiştir. Eşin vasi olarak atanmasından sonra taraflar arasında boşanma davasının devam etmesinde ve sonucunda vasilik görevinin ne durumda olacağı sorunu ortaya çıkarmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi kararı ile vesayet altına alınarak vasi atanan kişinin sosyal ekonomik durumu ve medeni halinde değişiklik olması vasilik sürecini de etkilemektedir. Evlilik birliğinin devamı sırasında vasi tayin edilen eşin boşanma sonrasındaki durumunun ne olacağı ve vasi tayini kararından önce boşanmış eşin vasi tayin edilip edilmeyeceği bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanun’unda vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Vasilikten kaçınma sebepleri

Türk Medeni Kanunu madde 417: Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:

l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,

2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar,

3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,

5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları. (2)

Vasiliğe engel olan sebepler

Türk Medeni Kanunu madde 418:Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:

1. Kısıtlılar,

2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,

3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,

Vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler arasında boşanma hususu düzenlenmemektedir. Evlilik birliğinin sarsılması halinde boşanma davasının açılması akabinde menfaat çatışması doğacağından boşanma davasında vesayet altındaki kişiyi temsil etmesi için öncelikle kayyım tayin edilmesi gerekmektedir. Davacı ve davalı eşler arasında boşanma davası devamı sırasında menfaat çatışması vasilik görevinin yapılmasında engel teşkil etmektedir. Vesayet makamı tarafından vasilik görevinin yeniden gözden geçirilerek kısıtlı kişiye karşı yeni bir vasi atanması gerekmektedir. Boşanma davası sonucunda eski eş ile menfaat çatışması bulunmaması halinde Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından eski eşin yeniden vasi olarak atanmasına karar verilmesi mümkündür. Hâkimin eski eşi yeniden vasi olarak tayin etme kararı takdir yetkisi kapsamında olup sürecin detaylı şekilde incelenmesi ve menfaat çatışması hususu dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır.

Bir kişi en fazla kaç kişiye vasilik yapabilir?

Türk Medeni Kanun’unda bir kişi en fazla kaç kişiye vasilik yapabilir konusunda ayrıntılı bir düzenleme bulunmamaktadır.

V. Vasilikten kaçınma sebepleri

Türk Medeni Kanunu madde 417: Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:

l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,

2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, (1)

3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,

5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları.

Türk Medeni Kanunu 417/3 bendinde; dörtten çok çocuğun velisi olanların ve üzerinde vasilik görevi bulunanların vasiliği kabul edemeyeceği şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu durumun ispatlanması için nüfus kayıtları ve mahkeme ilamları ile dörtten fazla çocuğun velayetinin kişinin kendisine verildiği bilgiler sunulması gerekmektedir. Örneğin, evlilik birliğinin devamı aşamasında vasinin beş çocuğunun bulunması halinde işbu madde hükmü uygulanmamaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından velayetin, vasi tayin edilen kişiye verilmesi halinde veya evlilik dışı doğmuş çocukların annelerinin doğal olarak velisi olması halinde işbu madde hükmü uygulanmaktadır.

Türk Medeni Kanun’unda 417’nci maddesinin dördüncü fıkrasında, üzerinde vasilik görevi olanların da vasilikten çekinebileceği durumlar düzenlenmiştir. Madde metninde emredici bir hüküm olmadığından kişinin birden fazla vasilik görevi yürütmekte olması tek başına vasi tayinine engel teşkil etmemektedir. Ancak, vasi tayin edilen kişiye itiraz etme hakkı tanınmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından vasi tayin edilen kişi, Türk Medeni Kanun’unun 422’nci maddesi kapsamında vasilik kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içinde karara itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi tayin edilen kişinin yaptığı itiraz yerinde bulunması halinde vasilikten çekilme talebi kabul edilerek yeni bir vasi ataması yapılmaktadır.

Vasi tayin edilen kurum çalışanı bu görevi kabul etmek zorunda mıdır?

Siz değerli okuyucularımızdan gelen en önemli sorulardan bir tanesi de vasi olarak atana kurum çalışanının vasilik görevini kabul etme zorunluluğunun olup olmadığı hususudur. Türk Medeni Kanunu vasilik görevini yapabilecek yetenek ve vasıfta olan her ergin vasi tayin edildiği takdirde eğer kanunda düzenlenen vasiliğe engel nedenlerin bulunmaması halinde vasilik görevini kabul etmek zorunluluğunu düzenlemiştir.

Türk Medeni Kanunu madde 413: Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez

Vasiliği kabul yükümlülüğü;

Türk Medeni Kanunu madde 416: Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler. Aile meclisince atanma hâlinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur

Ayrıca Türk Medeni Kanunu vasiliği kabul yükümlülüğü başlığı ile vesayet altına alınacak kimse ile aynı yerde oturan kişinin vasilik görevini kabul etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Kanun maddesinde de açıkça anlaşılacağı üzere bu konuda vasilik görevinin kabulü noktasında zorunluluk esası benimsenmiştir.

Vasiliğe engel olan sebepler;

Türk Medeni Kanunu Madde 418- Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:

1. Kısıtlılar,

2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,

3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,

4. İlgili vesayet daireleri hâkimleri

Türk Medeni Kanunu vasiliğe engel olan nedenleri ayrıntılı bir şekilde maddeler halinde sıralamıştır. Vasiliğe engel nedenlerin, vasi adayında olup olmadığının varlığını mahkeme kendiliğinden araştırmamaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından ilgili kişiler tarafından vasi adayında kanunda düzenlenen vasiliğe engel teşkil edebilecek nedenlerin varlığının ispatlanarak ileri sürülmesi gerekmektedir.

Vasi ne kadar süreyle atanır/ görevlendirilir?

Türk Medeni Kanunu vasi olma süresini ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. İşbu kanun maddesi uyarınca kural olarak vasi 2 yıl süre ile atanmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi talep halinde vasilik görev süresini her defasında ikişer yıl uzatabilmektedir. İki dönem toplamda dört yıl üst üste görev yapan vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilmektedir.

Görevin süresi;

Türk Medeni Kanunu madde 456:Vasi, kural olarak iki yıl için atanır.

Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.

Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.

Sürenin dolması;

Türk Medeni Kanunu madde 480:Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Ayrıca, Türk Medeni Kanunu vasilik görevinde sürenin dolması hali düzenlenmiştir. Vasilik görevinin uzatılmaması halinde sürenin dolması ile sona ermektedir. Vasi, iki yıl süren görev süresi dolduğunda, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından tekrar sürenin uzatılmaması halinde vasilik görevi kendiliğinden sona ermektedir. Vasilik görevinin sona ermesi hali düzenli olarak uygulamada vasi için işlem yapılacak olması halinde fark edilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tekrar vasinin görev süresinin uzatılmasına karar vermesi halinde, bu süre kararın verildiği tarihten itibaren değil vasinin görev süresinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Resmen atanmış bir vasi bulunmayan ara dönemde, vasi tarafından yapılmış işlemler anlam kazandığı gibi kısıtlının bu sürede temsilcisiz kalmaması da sağlanmış olmaktadır.

10. Velayet altındaki engellinin ebeveyn, arkadaş veya akrabaları ile görüşmesi nasıl düzenlenir?

Türk Medeni Kanunu velayet altına alınan kişinin arkadaş ve akrabaları ile görüşmeleri hususunda açıkça bir düzenleme bulunmamaktadır. Kabul görülen uygulamada velayet/vesayet altındaki engellinin ebeveynleri, yakınları ve sosyal çevresi ile azami düzeyde iletişim halinde olmasının sağlanması gerektiğidir. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme (Ergin olmayan engelli çocuklar için) ve Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocukla ilgili tüm eylemlerde çocuğun yüksek menfaatinin gözetilmesi gerekmektedir. Çocuk ya da 18 yaşını doldurmuş olan engellinin sömürü, şiddet veya istismara maruz kaldığı anlaşıldığı takdirde bulunduğu yerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunularak, yargılama sürecinde tedbir amacıyla bu kişilerle görüşmesinin engellenmesi mahkemeden talep edilmektedir. Burada görevli/yetkili mahkeme çocuğun/engellinin velayet/vesayet altına alınmasına karar veren Sulh Hukuk Mahkemesidir. Sulh Hukuk Mahkemesinden çocukla görüşmesinde sakınca olduğu düşünülen kişi ya da kişiler hakkında kişisel ilişkinin düzenlenmesine ilişkin gerekli tedbirlerin alması da talep edilebilinir. Mahkeme kararı olmaksızın engellinin ailesi veya yakınları ile görüşmesinin engellenmesi engellinin menfaatine zarar vereceğinden, bireysel kararlarla böyle bir uygulama yapılmaması gerekmektedir. Bu durum vasilik görevinin kötüye kullanılması olarak algılanabilmektedir.

12. Kurumdan vasi nezaretinde izinle çıkan 18 yaşından büyük engellinin istismarı halinde alınabilecek önlemler, sorumlular için yapılacak müracaatlar nelerdir?

Vesayet makamı tarafından engelliye vasi atanması halinde artık tüm sorumluluk vasilik kararı ile birlikte vasiye yüklenmektedir. Vasi nezaretinde izin alınmak suretiyle 18 yaşından büyük engellinin istismar edilmesi halinde sorumluluk vaside olduğu kabul edilmektedir. Hukuki ve cezai sorumluluk vasiye ait olup yargılamanın tarafı haline gelir. Öncelikle yapılması gereken engellenin uğradığı istismarın ispatının sağlanması için araştırmaların titizlikle yapılmasıdır. Vasi tayin edilen kişi eğer fiziksel olarak istismar edildi ise mutlaka vücudunda ki istismar izlerinin ispatı için polise durum bildirilerek adli vaka ile doktor raporuna götürülmesi gerekmektedir. Eğer vasi tayin edilen psikolojik olarak istismara uğradı ise; zaman kaybedilmeden süreç polise bildirilmeli ve uzman psikolog görüşü alınmalıdır. Tüm bu süreç ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına ve vasilik kararını veren Sulh Hukuk Mahkemesi’ne bildirilmelidir. Vasinin sorumluluğunda olan engellinin başına gelen her türlü eylem ve işlemlerden vesayet makamının ivedilikle bilgilendirilmesi engellinin haklarının korunmasında ve önlem alınmasında önem arz eder. Ayrıca herhangi bir hukuki işlem yapmak suretiyle borçlandırılması gibi ekonomik olarak güçlük yaratacak bir işlem yapılması halinde ise yine durumun vesayet makamına bildirilmesi gerekir. Cinsel ya da psikolojik istismara maruz kalan engelli kişinin 18 yaşından küçük olması halinde öncelikle vasi hakkında Türk Ceza Kanun’unda düzenlenen ilgili suçlar çerçevesinde suç duyurusunda bulunulması gerekmekle birlikte, aynı zamanda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca gerekli koruyucu ve destekleyici tedbirlerin de alınması gerekmektedir. İlgililer tarafından Çocuk Mahkemesi hâkimi müracaat halinde çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

13. Vesayet altında iken vasisinden habersiz banka kredisi alan, taksitli mal alımı yapan, kendisini borçlandırıcı işlem yapan yaşlının bu işlemleri iptal edilebilir mi?

Vesayet altında bulunan kısıtlının vasisinin izni ve haberi olmadan banka kanalı ile kredi başvurusunda bulunması, kredi kartı çıkartması, taksitli mal satın alımı işlemi yapması kendisini borç altına sokacak işlemleri gerçekleştirmesi halinde bu işlemlerin kısıtlıyı etkileyip etkileyemeyeceği merak konusu olmaktadır. Bilindiği üzere kısıtlının borçlanma ehliyeti bulunmamaktadır. Bu sebeple kısıtlıyı borçlandırıcı nitelikte işlemlerin yapılması Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi butlanla batıl kabul edilmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’ne başvuru yapılarak kısıtlının menfaatine aykırılık teşkil eden borçlandırılmasının kaldırılmasına ve lehine olacak şekilde sonlandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Uygulamada kimi zaman vesayet altındaki kısıtlının vasisinin bilgisi dâhilin de banka kredisi alarak, taksitli mal alımı yaparak, kendisini borçlandırıcı işlemlere sokması halinde bu işlemlerin iptal edilip edilmeyeceği merak konusu olmaktadır. Vasinin bilgisi dâhilinde yapılan işlemlerin iptali mümkün değildir. Ancak söz konusu işlem kısıtlıyı zarara sokan bir işlem olması halinde vasi tarafından zararın karşılanması sonrasında sözleşme iptal edilebilir. Örneğin banka kredisi ile kendisine bir ev satın almış olan kısıtlının bu işlemi geçerli kabul edilmektedir.

15. Vasi değişikliği hangi hallerde kimler tarafından talep edilebilir?

Vesayet Makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, bu görevin iptal edilmesi vasinin değiştirilmesi konuları Türk Medeni Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir. Şöyle ki;

1. İstek üzerine veya re ‘sen

Türk Medeni Kanunu madde 484; Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Türk Medeni Kanununda açıkça düzenlendiği üzere, ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili vasinin görevden alınmasını isteyebilmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği, kendisine yapılmış yazılı bir başvuru bulunmasa dahi vasinin görevden alınmasını gerektiren bir sebebin varlığını öğrendiğinde vasiyi görevden almakla yükümlü tutulmuştur. Burada önemle belirtilmesi gereken husus kanun maddesinde düzenlenen her ilgili ifadesi olmaktadır. Vesayet altındaki kişi ile herhangi bir şekilde bağlantılı olan işi olarak geniş düşünülmesinin vesayet altındaki kişinin menfaatinin korunması açısından uygun olacağı değerlendirilmektedir.

16. Vasi defter tutmak zorunda mıdır?

Türk Medeni Kanunu’nda vasinin görevleri başlığı altında defter tutma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Şöyle ki;

I. Defter tutma

Türk Medeni Kanunu madde 438; Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur. Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak bulunduğu takdirde defter tutulurken hazır bulundurulur. Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve vesayet makamının isteği üzerine vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmî defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter, mirastaki resmî defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca tutulur.

Türk Medeni Kanunu maddesinde de açıkça düzenlendiği gibi, kararın kesinleşmesi ile birlikte vakit kaybetmeden yönetilecek mal varlığının defteri tutulmaktadır. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimliği ayrıca ve açıkça belirtmedikçe vasinin yönetmekte olduğu malvarlığına ilişkin defter tutma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Vasi tayin edilen kişinin kısıtlıya ait yönetilecek herhangi bir malvarlığının olmaması halinde vesayet makamı vasinin defter tutmasına gerek olmadığı yönünde karar verebilmektedir. Bu durumda vasinin defter tutma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Vasinin ya da vesayet makamının başvuru yapması üzerine, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmi defterlerinin tutulmasına karar verebilme yetkisine sahiptir. Bu defterlerin neler olduğu Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük Kapsamında Tutulacak Defterler, Özel Kütük Dosyalar, Tutanaklar ve Diğer Evrakın Düzenlenmesine Dair Yönetmelik kapsamında detaylı olarak düzenlenmektedir.

17. Vasi yaptığı işlemler ile ilgili raporu ve kesin hesabı ne zaman verecektir?

Üçüncü Ayırım

Vesayetin Sona Ermesinin Sonuçları

Kesin hesap ve malvarlığının teslimi

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nda vasilik görevi sona eden vasinin görev dönemine ilişkin malvarlığının yönetimine ait detaylı bir rapor ve hesap dökümü hazırlaması gerekmektedir. Vasiliğe ilişkin sürenin dolması veya başkaca herhangi bir nedenle vasiliğin sona ermesi halinde mal varlığının yönetimiyle bağlı bulunulan vesayet makamına görevin sona ermesinden itibaren on beş gün içinde raporun verilmesi gerekir.

18. Vesayet altındaki kişinin başka ildeki kuruma nakli öncesinde yapılacak işlemler nelerdir?

Yerleşim yerinin değişmesi

Türk Medeni Kanunu madde 412- Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez. Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde ilân olunur.

Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiği üzere, vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği kararı ile vesayet altında alının kişinin yerleşim yerinin değişmesi durumunda yapılması gereken birtakım işlemler bulunmaktadır. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’nin yazılı iznine bağlı olarak vesayet altına alının kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi mümkündür. Ancak önemli olan husus vesayet altında bulunan kişinin üstün menfaatinin yerleşim yeri değişliğinde durumun şartlarına göre doğmuş olmasıdır. Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği vesayet altında bulunan kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi konusunda izin kararı vermiş ise; yetki ve görev artık yeni yerleşim yerindeki vesayet makamına geçmektedir. Bu hususun yeni yerleşim yerinde de usulüne uygun bir şekilde ilan edilmek suretiyle, kısıtlının yeni yerleşim yerinde bulunan vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğine ilan edilmesi gerekmektedir.

Uygulama da en çok karşılaşılan durumlardan olan; kurum tarafından yararlanmakta olan ve yakını olmaması sebebiyle kendisine kurum çalışanlarından vasi tayin edilen kişinin yaş, cinsiyet gibi nedenlerle başka bir kuruma naklidir. Böyle bir durumda öncelikle, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğinden izin alınması akabinde, nakil işlemleri gerçekleşmektedir. Nakil işleminde vesayet makamından izin talebinde bulunması ve kararın alınması işlemlerinin ivedilikle yürütülmesi önem arz eder. Vesayet altında bulunan kişinin gideceği yerdeki işlemlerinin yapılması için aynı zamanda ikinci vasi tayini talep edilebilir.

19. Aynı zamanda görev yapmak üzere birden fazla vasi tayin edilebilir mi?

Türk Medeni Kanunu madde 413; Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.

Türk Medeni Kanunu uyarında; gerekli olan durumlarda, görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabileceği, rızaları bulunmadıkça birden çok kimsenin vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemeyeceği düzenlenmiştir. Genel kural, vesayet makamı tarafından Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğince vasi tayini yapılırken bir kişi atanır. Fakat iş yoğunluğu, vesayet altında bulunan kişinin mallarının başka yerlerde de olması gibi özel sebepler dikkate alındığında her bir işin yapılması için ayrı vasi ataması yapılması mümkündür. Vesayet makamı tarafından vesayet altına alınan kişiye ait malların yönetimi için birden çok kişi de vasi olarak atanabilmektedir. Burada önemli olan husus atanacak olan vasilerin işi birlikte yürütmek için rızalarının bulunmasıdır. Şayet her iki vasinin de birlikte işin yönetimi hakkında rızası bulunmuyorsa bu halde vasi olmaları mümkün değildir. Vesayet makamı tarafından birden çok vasi tayini kararı verildiğinde, vasilerin görevleri ve yetkileri açıkça belirtilmek zorundadır.

20. Vesayet Altındaki Kişinin Başka Bir İldeki Kuruma Nakli Halinde Vasi Değişikliği

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından vesayet altına alınan kişinin, ailesinden veya yakınlarından biri vasi ise, değişikliğin yapılması için vasinin bu koşulda asla görevini yerine getiremeyeceğinin ve vesayet altına alınan kişinin haklarının zarara uğrayacağının ispatlanabilir olması gerekmektedir. Vasinin kurum çalışanı olması veya sadece kısıtlı ile aynı yerde ikamet etmesi nedeniyle tayin edilen vasinin vesayet altına alınan kişinin başka bir şehre nakli halinde değişiklik yapılmasında öncelikli ölçüt kısıtlının menfaatine uygun olandır. Vesayet makamı tarafından vasi tayin edilen kamu çalışanının, vesayet altına alınan kişinin çalıştığı il dışındaki işleri için yıllık izin kullanmak zorunda olması, acil karar verilmesi gereken hallerde uzakta olması ve görevi nedeniyle çalıştığı yerden ayrılamaması durumlarında vesayet altındaki kişinin haklarının zarara uğrayacağı dikkate alınarak vesayet makamına yazılı başvuru yapılarak vasi değişikliği talebinde bulunulması gerekmektedir.

Vesayet makamı tarafından vesayet altındaki kişinin haklarının askıda kalmaması adına yeni vasi tayini yapılmadıkça var olan vasinin görevden ayrılmasına izin verilmemektedir. Vesayet altındaki kısıtlının naklinin yapıldığı ildeki başka bir kişinin vesayet makamı tarafından vasi olarak görevlendirilmesine olanak sağlayacak öneri ve kişilerin listesi ile beraber vasilikten çekilme beyanının verilmesi işlemlerin ivedilikle yapılması açısından önem arz eder.

21. Vasinin Vesayet Makamından İzin İstemek Zorunda Olduğu Kararlar Hangileridir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin vesayet makamında hangi hallerde izin istemesi gerektiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 462- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:

1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,

2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,

4. Ödünç verme ve alma,

5. Kambiyo taahhüdü altına girme,

6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,

7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,

8. Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,

9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

10. Borç ödemeden aciz beyanı,

11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,

12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,

13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.

Türk Medeni Kanun’un 462. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, iş ve işlemlerde, işi/işlemi yapmadan önce vesayet makamına müracaat etmek suretiyle izin almak gerekir:

Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması (Vesayet altına alınan kişiye ait gayrimenkullerin satışı, yeni bir gayrimenkul alımı veya gayrimenkuller üzerinde 3. şahıs lehine intifa hakkı, tarla vb. ise geçit hakkı, cins tashihi vb. her türlü gayrimenkulün tasarrufunda etken tüm işlemler),

Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

(Yukarıda yer alan a şıkkı ile taşınmazlara, b şıkkı ile ise taşınırlara ilişkin işlemler düzenlenmiştir. Burada kanun koyucu “olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan” ifadesi ile izin alınacak işlemlerin alanını biraz daraltarak vasiye inisiyatif vermiştir. Örneğin tarladan elde edilen mahsulün satışı için izin alınmayacağı gibi evin boyanması veya çatısının tamir edilmesi, arabanın bakımı için izin alınmayacaktır. Ancak, arabanın dört lastiği yenileniyorsa izin gerekecektir.),

Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,(Örneğin mutfağın değiştirilmesi, salonun genişletilmesi, çatı arasına oda eklenmesi gibi olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri için izin alınmalıdır.),

Ödünç verme ve alma,(Örneğin, her türlü borç para alma veya verme, vesayet altındaki kişinin maliki olduğu arabanın seyahat amacıyla bir yakınına verilmesi, altın bileziklerinin düğünde takılmak üzere ablasına verilmesi gibi durumlar izne tabidir.),

Kambiyo taahhüdü altına girme,(Çek veya senet ile borçlanma da izne tabi işlemelerdendir.),

Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,(Kanun koyucu kira sözleşmelerinin, vesayet altındaki kişinin menfaatine uygun olup olmadığının ikinci bir gözle de kontrolünü öngörmüştür. Böylece vesayet altındaki kişinin maddi menfaatlerinin verimsiz ve uzun süreli kontratlarla zedelenmesi engellenmek istenmiştir.),

Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,(Vesayet altındaki kişinin bir meslekle uğraşmasının izne tabi olması, bazı maddi kaygılarla vesayet altındaki kişinin kısıtlanma sebepleri ile paralel olarak düzenlenmiştir.),

Acil hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere; dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,(Örneğin dava zamanaşımının söz konusu olması, dava açmamamın/davaya cevap vermemenin, şikâyetçi olmamanın kısıtlının haklarının kaybına neden olacağının açıkça belli olması, sulh teklifinin değerlendirileceğinin bildirilmesi ve süre alınması gibi durumlarda vasiye geçici önlemler alma yetkisi verilmiştir.),

Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

(Kısıtlının mal varlığında eksilmeye sebep olabilecek işlemler izne tabidir.),

Borç ödemeden aciz beyanı,(Borç ödemeden aciz beyanında kişi, kendisinden talep edilen miktarda borcu olduğunu kabul etmekte ancak bunun mevcut koşullarda ödenemeyeceği belgelenmektedir. Bu beyan alacaklıya, borçlu tarafından borcun doğduğu tarihten sonrasında yaptığı birtakım satış ve bağışlamaların iptal edilmesini dava ve talep hakkı verir. Yani vesayet altındaki kişi tarafından yapılmış bazı işlemlerin iptal edilebilmesi için alacaklı olduğunu beyan eden şahsa dava açabilme yetkisi verilmektedir. Örneğin hacizden veya iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde kısıtlı borçlu tarafından bir borcun temini için yapılmış rehinler, para veya mutat ödeme araçları dışında bir suretle yapılan ödemeler, vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler, mal varlığı borçlarını ödemeye yetmeyen kısıtlı borçlunun alacaklılarına zarara uğrattığı, kastının ispat edildiği tüm işlemler. Alacaklı aciz vesikasını (borç ödemeden aciz belgesi) aldığı tarihten itibaren bir sene içerisinde yeniden ödeme emri tebliğine gerek yoktur.)

Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,(Özel sigorta şirketleri ile borçlandırıcı bir akit olmasından ve vefat tazminatının ödenmesi bakımından 3. şahısların lehtar olabilmesinin kısıtlının hayatı için emniyetli olmayacağı düşünüldüğünden bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.),

Çıraklık sözleşmesi yapılması,

Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi

22. Vasi Hangi Kararlarda Denetim Makamının İznini İstemelidir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin denetim makamında hangi hallerde izin istemesi gerektiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 463- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir:

1. Vesayet altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât edinilmesi,

2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,

3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,

4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,

5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,

6. Küçüğün ergin kılınması,

7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.

Türk Medeni Kanun’un 463. Maddesine vesayet makamının izni alındıktan sonra denetim makamının da iznin alınması gereken durumlar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Örneğim;

Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi işlemleri,

Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması başvuruları,

Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması işlemleri,

Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması işlemleri,

Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması işlemleri,

Küçüğün ergin kılınması hali,

Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması işlemleri,

Yukarıda detaylı bir şekilde izah etmeye çalıştığım durumlarda öncelikle vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından izin alınması akabinde denetim makamının da izninin alınması gerekmektedir. Tüm bu izin sürecinin amacı; vasi ve kısıtlının; üçüncü şahısların dâhil olduğu, birden fazla kişinin ekonomik ve sosyal hayatında farklılıklar yaratan, iptalinin veya geçersizliğinin birden fazla soruna ve telafisi imkânsız zararlara yol açacağı düşünülen işlemlerdir olmasıdır. Bu sebeple, her iki denetim makamının vasi atanan kişinin menfaatlerini gözeterek karar vermesi önemli kabul edilir.

23. Vasinin Vesayet Makamının İznini Almadan Yaptığı/İzinsiz İşlemlerin Sonuçları Nelerdir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin vesayet makamının iznini almadan yaptığı izinsiz işlemlerin sonuçları detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 465 – Kanunen gerektiği hâlde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.

Kanun maddesinde de görüleceği üzere, vasinin kanunen izin alması gerektiği halde yetkili vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından izin alınmadan yapılan işlemler, vesayet altındaki kişinin kimsenin izni olmaksızın yaptığı işlemlerle aynı sonuçları doğurduğu kabul edilmektedir. Bir diğer deyişle, vesayet makamından izin alınmadan yapılan işlemler vesayet altındaki kişi için bir borç ve mükellefiyet yaratmamaktadır. Bu durumda, vesayet altındaki kişi ile işlem yapan taraf yapılan bu işlem ile bağlı kalarak, vesayet altındaki kişiye bir hak ve alacak doğması halinde bunları karşılamakla yükümlü tutulmuştur. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği veya işin durumuna göre denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimliği, izinsiz yapılan işlemin vesayet altındaki kişinin lehine olduğuna kanaat getirmesi halinde onay verirse, işlem yapıldığı tarihten itibaren vesayet altındaki kişi için de hüküm ifade etmeye başladığı kabul edilmektedir.

24. Vasinin görevi sürenin sonunda kendiliğinden sona erer mi?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Kanun’un ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik

Kanun’un 480’inci maddesine göre, vasilik görevi uzatılmadığı takdirde sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erecektir. Ancak Yargıtay, yetkili mahkemece vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve mahkemenin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu yaklaşım, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan uygun bir yaklaşımdır.

25. Vasi atanırken neden ve ne zaman resmi sağlık kurulu raporu alınır?

26. Vasi tayini kararları ilan edilir mi?

27. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli çocukların çalışması izne tabi midir?

28. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli yetişkinlerin çalışmaları izne tabi midir?

29. Vesayet altındaki kişinin mirası ne olur?

30. Sözlü vasiyet nedir? Kurumda kalmakta olan bir kişi sözlü vasiyette bulunduğunda neler yapılmalıdır?

31. Vesayet altındaki kişi vasiyet yazabilir mi?

32. Hangi hallerde vasinin şahsına itiraz edilebilir, itiraz nereye yapılır?

33. Vasi atanmış kişi veya başka ilgili vasiye itiraz ederse ne olur?

34. Vasiye ücret ödenir mi?

35. Vasinin yapmış olduğu masrafları isteme usulü nedir?

36. Henüz vasi tayin edilmemiş kişi adına karar alma yetkisi kimdedir?

37. Küçüklere vasi tayin edilebilir mi?

38. Küçükler hangi durumlarda vesayet altına alınabilir?

39. Vasi atanması için dava açılmış ancak henüz vasi tayin edilmemiş kısıtlı adayının hukuki ehliyeti var mıdır?

40. Vasinin görevinden azil sebepleri nelerdir?

41. Hangi haller vasinin görevini ağır surette savsaklaması anlamına gelir?

42. Hangi haller vasinin yetkilerini kötüye kullandığı anlamına gelebilir?

43. Hangi haller vasinin güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu anlamına gelebilir?

44. Başka hangi hallerde vasi görevden alınabilir?

45. Vasinin görevden alınma usulü nedir?

46. Vasi tayinine itiraz nereye yapılır?

47. Vasi tayininden sonra vasiliğe engel bir durum ortaya çıkarsa vasi ne yapmalıdır?

48. Kısıtlının ihtiyaçları nasıl belirlenir?

49. Kısıtlının zararlı yaşam alışkanlıklarına müdahale yöntemi nasıl olmalıdır?

50. Vesayet altına alınmış yaşlının bakmakla mükellef yakınına nafaka davası açılabilir mi?

51. Kısıtlının ölümü halinde vasinin yapması gereken iş ve işlemler nelerdir?

52. Rapor ve hesapların kabul edilmesinin sonuçları nelerdir?

53. Rapor ve hesapların reddedilmesinin sonuçları nelerdir?

54. Yaşlılar ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakılacağı kuruma belirli mal vasiyeti yapabilir mi?

55. Vesayetin kaldırılmasında usul nedir?

56. Vasinin yapmış olduğu harcamaları belgelemesi gerekir mi?

57. 18 yaşından büyük engelli bireylere vasi tayini gerekir mi?

58. Yabancı uyruklu engelli ve yaşlıların vesayet işlemleri nasıl yapılır?

59. Vasi vesayet altındaki kişinin malvarlığını araştırmak zorunda mıdır?

60. Engelli çocukların ikametgâhları ile yaşadıkları yer farklıysa eğitim kurumlarına kaydı nasıl yapılır?

61. Bir kişi vesayet altına alınmadan önce kendisine vasi tayini yapmış ve/veya kısıtlanması halinde yapılacaklar ile ilgili direktifler vermişse bunlara uyulması zorunlu mudur?

Yorum Bırakın

0.0/5

WhatsApp Randevu Telefon