Skip to content Skip to footer

Vesayet İşlemleri ve Vasilik Süreci Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Listesi

VESAYET NEDİR?

Vesayet, kişilerin devlet tarafından korunmasını, iş ve işlemlerinin denetim altında olmak koşuluyla tayin edilen organlarca yapılmasını sağlayan hukuki prosedüre verilen isimdir. Türk Medeni Kanununda vesayet altına alınmayı gerektiren sebepler şu şekilde düzenlenmiştir;

18 yaşından küçük olup, velayet altında olmamak,

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı,

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetme,

Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olma,

Yaşlılık, engellilik, deneyimsizlik veya ağır hastalık hali (Kısıtlanacak kişinin isteği üzerine)

VESAYET MAKAMI VE DENETİM MAKAMI NEDİR?

Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi, denetim makamı ise Asliye Hukuk Mahkemesi olarak kabul edilmektedir.

VASİ KİMDİR?

Türk Medeni Kanununda vasinin görev ve yükümlülükleri açıkça düzenlenmiş olup tanımı yapılmamıştır. Vasi, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından talep edilen süre içerisinde tayin edilen, Türk Medeni Kanununun düzenlediği sınırlar çerçevesinde vesayet makamının talimatlarına uygun olarak vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişiye verilen isimdir.

VASİ TAYİN EDİLİRKEN ÖNCELİKLE KİMLER TERCİH EDİLİR?

DÖRDÜNCÜ AYIRIM

VASİNİN ATANMASI

II. Eşin ve hısımların önceliği

Türk Medeni Kanunu madde 414 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi öncelikle haklı sebepler engel olmadığı takdirde, vesayet altına alınacak olan kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini vasilik koşullarına sahip olmaları kaydı ile vasilik görevine atayabilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasilik görevine ilişkin karar verme aşamasında vasi adaylarının yerleşim yerlerinin yakınlığını ve kişisel ilişkilerini de dikkate almaktadır.

III. İlgililerin isteği

Türk Medeni Kanunu madde 415 hükmü uyarınca; “Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde de açıkça düzenlendiği gibi aile tarafından bilinen veya tanınan kişilerin, şayet bu şekilde kolluk kuvvetleri kanalı ile yapılan araştırmada kimse bulunamaması halinde başka kişilerin vasi tayin edilmesine ilişkin bir seçenek düzenlemesi yapılmıştır. Vasi adayının yaşadığı yerleşim yerinin vesayet altına alınacak kişinin yerleşim yerine yakın olması, ihtiyaç duyması halinde hemen yardımına koşabilmesi ve ihtiyaçlarını hızlıca zaman kaybetmeden yerine getirebilmesi açısından önem arz etmektedir. Vasi adayının vesayet altına alınacak kişi ile bir borç ilişkisinin bulunması ve ihtilaf oluşturacak hususların doğması vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkiminin vereceği vasilik kararında engel teşkil edebilmektedir. Öncelikle olarak vasinin, vesayet altındaki kişinin üstün yararını koruyacak şekilde hareket etme niyetinin varlığı önemlidir.

Boşanma Halinde Eşin Vasilik Görevi

Türk Medeni Kanunu’nun dördüncü ayrımında vasinin atanması konusu detaylı olarak düzenlenmiştir. Eşin vasi olarak atanmasından sonra taraflar arasında boşanma davasının devam etmesinde ve sonucunda vasilik görevinin ne durumda olacağı sorunu ortaya çıkarmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi kararı ile vesayet altına alınarak vasi atanan kişinin sosyal ekonomik durumu ve medeni halinde değişiklik olması vasilik sürecini de etkilemektedir. Evlilik birliğinin devamı sırasında vasi tayin edilen eşin boşanma sonrasındaki durumunun ne olacağı ve vasi tayini kararından önce boşanmış eşin vasi tayin edilip edilmeyeceği bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanun’unda vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Vasilikten kaçınma sebepleri

Türk Medeni Kanunu madde 417: Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:

l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,

2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar,

3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,

5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları. (2)

Vasiliğe engel olan sebepler

Türk Medeni Kanunu madde 418:Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:

1. Kısıtlılar,

2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,

3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,

Vasilikten kaçınma sebepleri ve vasiliğe engel olan sebepler arasında boşanma hususu düzenlenmemektedir. Evlilik birliğinin sarsılması halinde boşanma davasının açılması akabinde menfaat çatışması doğacağından boşanma davasında vesayet altındaki kişiyi temsil etmesi için öncelikle kayyım tayin edilmesi gerekmektedir. Davacı ve davalı eşler arasında boşanma davası devamı sırasında menfaat çatışması vasilik görevinin yapılmasında engel teşkil etmektedir. Vesayet makamı tarafından vasilik görevinin yeniden gözden geçirilerek kısıtlı kişiye karşı yeni bir vasi atanması gerekmektedir. Boşanma davası sonucunda eski eş ile menfaat çatışması bulunmaması halinde Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından eski eşin yeniden vasi olarak atanmasına karar verilmesi mümkündür. Hâkimin eski eşi yeniden vasi olarak tayin etme kararı takdir yetkisi kapsamında olup sürecin detaylı şekilde incelenmesi ve menfaat çatışması hususu dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır.

Bir kişi en fazla kaç kişiye vasilik yapabilir?

Türk Medeni Kanun’unda bir kişi en fazla kaç kişiye vasilik yapabilir konusunda ayrıntılı bir düzenleme bulunmamaktadır.

V. Vasilikten kaçınma sebepleri

Türk Medeni Kanunu madde 417: Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:

l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,

2.Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar, (1)

3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,

5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları.

Türk Medeni Kanunu 417/3 bendinde; dörtten çok çocuğun velisi olanların ve üzerinde vasilik görevi bulunanların vasiliği kabul edemeyeceği şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu durumun ispatlanması için nüfus kayıtları ve mahkeme ilamları ile dörtten fazla çocuğun velayetinin kişinin kendisine verildiği bilgiler sunulması gerekmektedir. Örneğin, evlilik birliğinin devamı aşamasında vasinin beş çocuğunun bulunması halinde işbu madde hükmü uygulanmamaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından velayetin, vasi tayin edilen kişiye verilmesi halinde veya evlilik dışı doğmuş çocukların annelerinin doğal olarak velisi olması halinde işbu madde hükmü uygulanmaktadır.

Türk Medeni Kanun’unda 417’nci maddesinin dördüncü fıkrasında, üzerinde vasilik görevi olanların da vasilikten çekinebileceği durumlar düzenlenmiştir. Madde metninde emredici bir hüküm olmadığından kişinin birden fazla vasilik görevi yürütmekte olması tek başına vasi tayinine engel teşkil etmemektedir. Ancak, vasi tayin edilen kişiye itiraz etme hakkı tanınmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından vasi tayin edilen kişi, Türk Medeni Kanun’unun 422’nci maddesi kapsamında vasilik kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içinde karara itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi tayin edilen kişinin yaptığı itiraz yerinde bulunması halinde vasilikten çekilme talebi kabul edilerek yeni bir vasi ataması yapılmaktadır.

Vasi tayin edilen kurum çalışanı bu görevi kabul etmek zorunda mıdır?

Siz değerli okuyucularımızdan gelen en önemli sorulardan bir tanesi de vasi olarak atana kurum çalışanının vasilik görevini kabul etme zorunluluğunun olup olmadığı hususudur. Türk Medeni Kanunu vasilik görevini yapabilecek yetenek ve vasıfta olan her ergin vasi tayin edildiği takdirde eğer kanunda düzenlenen vasiliğe engel nedenlerin bulunmaması halinde vasilik görevini kabul etmek zorunluluğunu düzenlemiştir.

Türk Medeni Kanunu madde 413: Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez

Vasiliği kabul yükümlülüğü;

Türk Medeni Kanunu madde 416: Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler. Aile meclisince atanma hâlinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur

Ayrıca Türk Medeni Kanunu vasiliği kabul yükümlülüğü başlığı ile vesayet altına alınacak kimse ile aynı yerde oturan kişinin vasilik görevini kabul etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Kanun maddesinde de açıkça anlaşılacağı üzere bu konuda vasilik görevinin kabulü noktasında zorunluluk esası benimsenmiştir.

Vasiliğe engel olan sebepler;

Türk Medeni Kanunu Madde 418- Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:

1. Kısıtlılar,

2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,

3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,

4. İlgili vesayet daireleri hâkimleri

Türk Medeni Kanunu vasiliğe engel olan nedenleri ayrıntılı bir şekilde maddeler halinde sıralamıştır. Vasiliğe engel nedenlerin, vasi adayında olup olmadığının varlığını mahkeme kendiliğinden araştırmamaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından ilgili kişiler tarafından vasi adayında kanunda düzenlenen vasiliğe engel teşkil edebilecek nedenlerin varlığının ispatlanarak ileri sürülmesi gerekmektedir.

Vasi ne kadar süreyle atanır/ görevlendirilir?

Türk Medeni Kanunu vasi olma süresini ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. İşbu kanun maddesi uyarınca kural olarak vasi 2 yıl süre ile atanmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi talep halinde vasilik görev süresini her defasında ikişer yıl uzatabilmektedir. İki dönem toplamda dört yıl üst üste görev yapan vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilmektedir.

Görevin süresi;

Türk Medeni Kanunu madde 456:Vasi, kural olarak iki yıl için atanır.

Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.

Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.

Sürenin dolması;

Türk Medeni Kanunu madde 480:Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Ayrıca, Türk Medeni Kanunu vasilik görevinde sürenin dolması hali düzenlenmiştir. Vasilik görevinin uzatılmaması halinde sürenin dolması ile sona ermektedir. Vasi, iki yıl süren görev süresi dolduğunda, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından tekrar sürenin uzatılmaması halinde vasilik görevi kendiliğinden sona ermektedir. Vasilik görevinin sona ermesi hali düzenli olarak uygulamada vasi için işlem yapılacak olması halinde fark edilmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tekrar vasinin görev süresinin uzatılmasına karar vermesi halinde, bu süre kararın verildiği tarihten itibaren değil vasinin görev süresinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Resmen atanmış bir vasi bulunmayan ara dönemde, vasi tarafından yapılmış işlemler anlam kazandığı gibi kısıtlının bu sürede temsilcisiz kalmaması da sağlanmış olmaktadır.

10. Velayet altındaki engellinin ebeveyn, arkadaş veya akrabaları ile görüşmesi nasıl düzenlenir?

Türk Medeni Kanunu velayet altına alınan kişinin arkadaş ve akrabaları ile görüşmeleri hususunda açıkça bir düzenleme bulunmamaktadır. Kabul görülen uygulamada velayet/vesayet altındaki engellinin ebeveynleri, yakınları ve sosyal çevresi ile azami düzeyde iletişim halinde olmasının sağlanması gerektiğidir. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme (Ergin olmayan engelli çocuklar için) ve Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocukla ilgili tüm eylemlerde çocuğun yüksek menfaatinin gözetilmesi gerekmektedir. Çocuk ya da 18 yaşını doldurmuş olan engellinin sömürü, şiddet veya istismara maruz kaldığı anlaşıldığı takdirde bulunduğu yerin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunularak, yargılama sürecinde tedbir amacıyla bu kişilerle görüşmesinin engellenmesi mahkemeden talep edilmektedir. Burada görevli/yetkili mahkeme çocuğun/engellinin velayet/vesayet altına alınmasına karar veren Sulh Hukuk Mahkemesidir. Sulh Hukuk Mahkemesinden çocukla görüşmesinde sakınca olduğu düşünülen kişi ya da kişiler hakkında kişisel ilişkinin düzenlenmesine ilişkin gerekli tedbirlerin alması da talep edilebilinir. Mahkeme kararı olmaksızın engellinin ailesi veya yakınları ile görüşmesinin engellenmesi engellinin menfaatine zarar vereceğinden, bireysel kararlarla böyle bir uygulama yapılmaması gerekmektedir. Bu durum vasilik görevinin kötüye kullanılması olarak algılanabilmektedir.

12. Kurumdan vasi nezaretinde izinle çıkan 18 yaşından büyük engellinin istismarı halinde alınabilecek önlemler, sorumlular için yapılacak müracaatlar nelerdir?

Vesayet makamı tarafından engelliye vasi atanması halinde artık tüm sorumluluk vasilik kararı ile birlikte vasiye yüklenmektedir. Vasi nezaretinde izin alınmak suretiyle 18 yaşından büyük engellinin istismar edilmesi halinde sorumluluk vaside olduğu kabul edilmektedir. Hukuki ve cezai sorumluluk vasiye ait olup yargılamanın tarafı haline gelir. Öncelikle yapılması gereken engellenin uğradığı istismarın ispatının sağlanması için araştırmaların titizlikle yapılmasıdır. Vasi tayin edilen kişi eğer fiziksel olarak istismar edildi ise mutlaka vücudunda ki istismar izlerinin ispatı için polise durum bildirilerek adli vaka ile doktor raporuna götürülmesi gerekmektedir. Eğer vasi tayin edilen psikolojik olarak istismara uğradı ise; zaman kaybedilmeden süreç polise bildirilmeli ve uzman psikolog görüşü alınmalıdır. Tüm bu süreç ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına ve vasilik kararını veren Sulh Hukuk Mahkemesi’ne bildirilmelidir. Vasinin sorumluluğunda olan engellinin başına gelen her türlü eylem ve işlemlerden vesayet makamının ivedilikle bilgilendirilmesi engellinin haklarının korunmasında ve önlem alınmasında önem arz eder. Ayrıca herhangi bir hukuki işlem yapmak suretiyle borçlandırılması gibi ekonomik olarak güçlük yaratacak bir işlem yapılması halinde ise yine durumun vesayet makamına bildirilmesi gerekir. Cinsel ya da psikolojik istismara maruz kalan engelli kişinin 18 yaşından küçük olması halinde öncelikle vasi hakkında Türk Ceza Kanun’unda düzenlenen ilgili suçlar çerçevesinde suç duyurusunda bulunulması gerekmekle birlikte, aynı zamanda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca gerekli koruyucu ve destekleyici tedbirlerin de alınması gerekmektedir. İlgililer tarafından Çocuk Mahkemesi hâkimi müracaat halinde çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

13. Vesayet altında iken vasisinden habersiz banka kredisi alan, taksitli mal alımı yapan, kendisini borçlandırıcı işlem yapan yaşlının bu işlemleri iptal edilebilir mi?

Vesayet altında bulunan kısıtlının vasisinin izni ve haberi olmadan banka kanalı ile kredi başvurusunda bulunması, kredi kartı çıkartması, taksitli mal satın alımı işlemi yapması kendisini borç altına sokacak işlemleri gerçekleştirmesi halinde bu işlemlerin kısıtlıyı etkileyip etkileyemeyeceği merak konusu olmaktadır. Bilindiği üzere kısıtlının borçlanma ehliyeti bulunmamaktadır. Bu sebeple kısıtlıyı borçlandırıcı nitelikte işlemlerin yapılması Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi butlanla batıl kabul edilmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’ne başvuru yapılarak kısıtlının menfaatine aykırılık teşkil eden borçlandırılmasının kaldırılmasına ve lehine olacak şekilde sonlandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Uygulamada kimi zaman vesayet altındaki kısıtlının vasisinin bilgisi dâhilin de banka kredisi alarak, taksitli mal alımı yaparak, kendisini borçlandırıcı işlemlere sokması halinde bu işlemlerin iptal edilip edilmeyeceği merak konusu olmaktadır. Vasinin bilgisi dâhilinde yapılan işlemlerin iptali mümkün değildir. Ancak söz konusu işlem kısıtlıyı zarara sokan bir işlem olması halinde vasi tarafından zararın karşılanması sonrasında sözleşme iptal edilebilir. Örneğin banka kredisi ile kendisine bir ev satın almış olan kısıtlının bu işlemi geçerli kabul edilmektedir.

15. Vasi değişikliği hangi hallerde kimler tarafından talep edilebilir?

Vesayet Makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, bu görevin iptal edilmesi vasinin değiştirilmesi konuları Türk Medeni Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir. Şöyle ki;

1. İstek üzerine veya re ‘sen

Türk Medeni Kanunu madde 484; Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Türk Medeni Kanununda açıkça düzenlendiği üzere, ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili vasinin görevden alınmasını isteyebilmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği, kendisine yapılmış yazılı bir başvuru bulunmasa dahi vasinin görevden alınmasını gerektiren bir sebebin varlığını öğrendiğinde vasiyi görevden almakla yükümlü tutulmuştur. Burada önemle belirtilmesi gereken husus kanun maddesinde düzenlenen her ilgili ifadesi olmaktadır. Vesayet altındaki kişi ile herhangi bir şekilde bağlantılı olan işi olarak geniş düşünülmesinin vesayet altındaki kişinin menfaatinin korunması açısından uygun olacağı değerlendirilmektedir.

16. Vasi defter tutmak zorunda mıdır?

Türk Medeni Kanunu’nda vasinin görevleri başlığı altında defter tutma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Şöyle ki;

I. Defter tutma

Türk Medeni Kanunu madde 438; Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur. Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak bulunduğu takdirde defter tutulurken hazır bulundurulur. Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve vesayet makamının isteği üzerine vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmî defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter, mirastaki resmî defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca tutulur.

Türk Medeni Kanunu maddesinde de açıkça düzenlendiği gibi, kararın kesinleşmesi ile birlikte vakit kaybetmeden yönetilecek mal varlığının defteri tutulmaktadır. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimliği ayrıca ve açıkça belirtmedikçe vasinin yönetmekte olduğu malvarlığına ilişkin defter tutma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Vasi tayin edilen kişinin kısıtlıya ait yönetilecek herhangi bir malvarlığının olmaması halinde vesayet makamı vasinin defter tutmasına gerek olmadığı yönünde karar verebilmektedir. Bu durumda vasinin defter tutma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Vasinin ya da vesayet makamının başvuru yapması üzerine, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmi defterlerinin tutulmasına karar verebilme yetkisine sahiptir. Bu defterlerin neler olduğu Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük Kapsamında Tutulacak Defterler, Özel Kütük Dosyalar, Tutanaklar ve Diğer Evrakın Düzenlenmesine Dair Yönetmelik kapsamında detaylı olarak düzenlenmektedir.

17. Vasi yaptığı işlemler ile ilgili raporu ve kesin hesabı ne zaman verecektir?

Üçüncü Ayırım

Vesayetin Sona Ermesinin Sonuçları

Kesin hesap ve malvarlığının teslimi

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nda vasilik görevi sona eden vasinin görev dönemine ilişkin malvarlığının yönetimine ait detaylı bir rapor ve hesap dökümü hazırlaması gerekmektedir. Vasiliğe ilişkin sürenin dolması veya başkaca herhangi bir nedenle vasiliğin sona ermesi halinde mal varlığının yönetimiyle bağlı bulunulan vesayet makamına görevin sona ermesinden itibaren on beş gün içinde raporun verilmesi gerekir.

18. Vesayet altındaki kişinin başka ildeki kuruma nakli öncesinde yapılacak işlemler nelerdir?

Yerleşim yerinin değişmesi

Türk Medeni Kanunu madde 412- Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez. Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde ilân olunur.

Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiği üzere, vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği kararı ile vesayet altında alının kişinin yerleşim yerinin değişmesi durumunda yapılması gereken birtakım işlemler bulunmaktadır. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’nin yazılı iznine bağlı olarak vesayet altına alının kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi mümkündür. Ancak önemli olan husus vesayet altında bulunan kişinin üstün menfaatinin yerleşim yeri değişliğinde durumun şartlarına göre doğmuş olmasıdır. Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği vesayet altında bulunan kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi konusunda izin kararı vermiş ise; yetki ve görev artık yeni yerleşim yerindeki vesayet makamına geçmektedir. Bu hususun yeni yerleşim yerinde de usulüne uygun bir şekilde ilan edilmek suretiyle, kısıtlının yeni yerleşim yerinde bulunan vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğine ilan edilmesi gerekmektedir.

Uygulama da en çok karşılaşılan durumlardan olan; kurum tarafından yararlanmakta olan ve yakını olmaması sebebiyle kendisine kurum çalışanlarından vasi tayin edilen kişinin yaş, cinsiyet gibi nedenlerle başka bir kuruma naklidir. Böyle bir durumda öncelikle, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğinden izin alınması akabinde, nakil işlemleri gerçekleşmektedir. Nakil işleminde vesayet makamından izin talebinde bulunması ve kararın alınması işlemlerinin ivedilikle yürütülmesi önem arz eder. Vesayet altında bulunan kişinin gideceği yerdeki işlemlerinin yapılması için aynı zamanda ikinci vasi tayini talep edilebilir.

19. Aynı zamanda görev yapmak üzere birden fazla vasi tayin edilebilir mi?

Türk Medeni Kanunu madde 413; Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.

Türk Medeni Kanunu uyarında; gerekli olan durumlarda, görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabileceği, rızaları bulunmadıkça birden çok kimsenin vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemeyeceği düzenlenmiştir. Genel kural, vesayet makamı tarafından Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliğince vasi tayini yapılırken bir kişi atanır. Fakat iş yoğunluğu, vesayet altında bulunan kişinin mallarının başka yerlerde de olması gibi özel sebepler dikkate alındığında her bir işin yapılması için ayrı vasi ataması yapılması mümkündür. Vesayet makamı tarafından vesayet altına alınan kişiye ait malların yönetimi için birden çok kişi de vasi olarak atanabilmektedir. Burada önemli olan husus atanacak olan vasilerin işi birlikte yürütmek için rızalarının bulunmasıdır. Şayet her iki vasinin de birlikte işin yönetimi hakkında rızası bulunmuyorsa bu halde vasi olmaları mümkün değildir. Vesayet makamı tarafından birden çok vasi tayini kararı verildiğinde, vasilerin görevleri ve yetkileri açıkça belirtilmek zorundadır.

20. Vesayet Altındaki Kişinin Başka Bir İldeki Kuruma Nakli Halinde Vasi Değişikliği

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından vesayet altına alınan kişinin, ailesinden veya yakınlarından biri vasi ise, değişikliğin yapılması için vasinin bu koşulda asla görevini yerine getiremeyeceğinin ve vesayet altına alınan kişinin haklarının zarara uğrayacağının ispatlanabilir olması gerekmektedir. Vasinin kurum çalışanı olması veya sadece kısıtlı ile aynı yerde ikamet etmesi nedeniyle tayin edilen vasinin vesayet altına alınan kişinin başka bir şehre nakli halinde değişiklik yapılmasında öncelikli ölçüt kısıtlının menfaatine uygun olandır. Vesayet makamı tarafından vasi tayin edilen kamu çalışanının, vesayet altına alınan kişinin çalıştığı il dışındaki işleri için yıllık izin kullanmak zorunda olması, acil karar verilmesi gereken hallerde uzakta olması ve görevi nedeniyle çalıştığı yerden ayrılamaması durumlarında vesayet altındaki kişinin haklarının zarara uğrayacağı dikkate alınarak vesayet makamına yazılı başvuru yapılarak vasi değişikliği talebinde bulunulması gerekmektedir.

Vesayet makamı tarafından vesayet altındaki kişinin haklarının askıda kalmaması adına yeni vasi tayini yapılmadıkça var olan vasinin görevden ayrılmasına izin verilmemektedir. Vesayet altındaki kısıtlının naklinin yapıldığı ildeki başka bir kişinin vesayet makamı tarafından vasi olarak görevlendirilmesine olanak sağlayacak öneri ve kişilerin listesi ile beraber vasilikten çekilme beyanının verilmesi işlemlerin ivedilikle yapılması açısından önem arz eder.

21. Vasinin Vesayet Makamından İzin İstemek Zorunda Olduğu Kararlar Hangileridir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin vesayet makamında hangi hallerde izin istemesi gerektiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 462- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:

1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,

2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,

4. Ödünç verme ve alma,

5. Kambiyo taahhüdü altına girme,

6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,

7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,

8. Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,

9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

10. Borç ödemeden aciz beyanı,

11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,

12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,

13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.

Türk Medeni Kanun’un 462. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, iş ve işlemlerde, işi/işlemi yapmadan önce vesayet makamına müracaat etmek suretiyle izin almak gerekir:

Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması (Vesayet altına alınan kişiye ait gayrimenkullerin satışı, yeni bir gayrimenkul alımı veya gayrimenkuller üzerinde 3. şahıs lehine intifa hakkı, tarla vb. ise geçit hakkı, cins tashihi vb. her türlü gayrimenkulün tasarrufunda etken tüm işlemler),

Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

(Yukarıda yer alan a şıkkı ile taşınmazlara, b şıkkı ile ise taşınırlara ilişkin işlemler düzenlenmiştir. Burada kanun koyucu “olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan” ifadesi ile izin alınacak işlemlerin alanını biraz daraltarak vasiye inisiyatif vermiştir. Örneğin tarladan elde edilen mahsulün satışı için izin alınmayacağı gibi evin boyanması veya çatısının tamir edilmesi, arabanın bakımı için izin alınmayacaktır. Ancak, arabanın dört lastiği yenileniyorsa izin gerekecektir.),

Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,(Örneğin mutfağın değiştirilmesi, salonun genişletilmesi, çatı arasına oda eklenmesi gibi olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri için izin alınmalıdır.),

Ödünç verme ve alma,(Örneğin, her türlü borç para alma veya verme, vesayet altındaki kişinin maliki olduğu arabanın seyahat amacıyla bir yakınına verilmesi, altın bileziklerinin düğünde takılmak üzere ablasına verilmesi gibi durumlar izne tabidir.),

Kambiyo taahhüdü altına girme,(Çek veya senet ile borçlanma da izne tabi işlemelerdendir.),

Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,(Kanun koyucu kira sözleşmelerinin, vesayet altındaki kişinin menfaatine uygun olup olmadığının ikinci bir gözle de kontrolünü öngörmüştür. Böylece vesayet altındaki kişinin maddi menfaatlerinin verimsiz ve uzun süreli kontratlarla zedelenmesi engellenmek istenmiştir.),

Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,(Vesayet altındaki kişinin bir meslekle uğraşmasının izne tabi olması, bazı maddi kaygılarla vesayet altındaki kişinin kısıtlanma sebepleri ile paralel olarak düzenlenmiştir.),

Acil hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere; dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,(Örneğin dava zamanaşımının söz konusu olması, dava açmamamın/davaya cevap vermemenin, şikâyetçi olmamanın kısıtlının haklarının kaybına neden olacağının açıkça belli olması, sulh teklifinin değerlendirileceğinin bildirilmesi ve süre alınması gibi durumlarda vasiye geçici önlemler alma yetkisi verilmiştir.),

Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

(Kısıtlının mal varlığında eksilmeye sebep olabilecek işlemler izne tabidir.),

Borç ödemeden aciz beyanı,(Borç ödemeden aciz beyanında kişi, kendisinden talep edilen miktarda borcu olduğunu kabul etmekte ancak bunun mevcut koşullarda ödenemeyeceği belgelenmektedir. Bu beyan alacaklıya, borçlu tarafından borcun doğduğu tarihten sonrasında yaptığı birtakım satış ve bağışlamaların iptal edilmesini dava ve talep hakkı verir. Yani vesayet altındaki kişi tarafından yapılmış bazı işlemlerin iptal edilebilmesi için alacaklı olduğunu beyan eden şahsa dava açabilme yetkisi verilmektedir. Örneğin hacizden veya iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde kısıtlı borçlu tarafından bir borcun temini için yapılmış rehinler, para veya mutat ödeme araçları dışında bir suretle yapılan ödemeler, vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler, mal varlığı borçlarını ödemeye yetmeyen kısıtlı borçlunun alacaklılarına zarara uğrattığı, kastının ispat edildiği tüm işlemler. Alacaklı aciz vesikasını (borç ödemeden aciz belgesi) aldığı tarihten itibaren bir sene içerisinde yeniden ödeme emri tebliğine gerek yoktur.)

Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,(Özel sigorta şirketleri ile borçlandırıcı bir akit olmasından ve vefat tazminatının ödenmesi bakımından 3. şahısların lehtar olabilmesinin kısıtlının hayatı için emniyetli olmayacağı düşünüldüğünden bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.),

Çıraklık sözleşmesi yapılması,

Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi

22. Vasi Hangi Kararlarda Denetim Makamının İznini İstemelidir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin denetim makamında hangi hallerde izin istemesi gerektiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 463- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir:

1. Vesayet altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât edinilmesi,

2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,

3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,

4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,

5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,

6. Küçüğün ergin kılınması,

7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.

Türk Medeni Kanun’un 463. Maddesine vesayet makamının izni alındıktan sonra denetim makamının da iznin alınması gereken durumlar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Örneğim;

Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi işlemleri,

Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması başvuruları,

Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması işlemleri,

Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması işlemleri,

Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması işlemleri,

Küçüğün ergin kılınması hali,

Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması işlemleri,

Yukarıda detaylı bir şekilde izah etmeye çalıştığım durumlarda öncelikle vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından izin alınması akabinde denetim makamının da izninin alınması gerekmektedir. Tüm bu izin sürecinin amacı; vasi ve kısıtlının; üçüncü şahısların dâhil olduğu, birden fazla kişinin ekonomik ve sosyal hayatında farklılıklar yaratan, iptalinin veya geçersizliğinin birden fazla soruna ve telafisi imkânsız zararlara yol açacağı düşünülen işlemlerdir olmasıdır. Bu sebeple, her iki denetim makamının vasi atanan kişinin menfaatlerini gözeterek karar vermesi önemli kabul edilir.

23. Vasinin Vesayet Makamının İznini Almadan Yaptığı/İzinsiz İşlemlerin Sonuçları Nelerdir?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin vesayet makamının iznini almadan yaptığı izinsiz işlemlerin sonuçları detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 465 – Kanunen gerektiği hâlde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.

Kanun maddesinde de görüleceği üzere, vasinin kanunen izin alması gerektiği halde yetkili vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği tarafından izin alınmadan yapılan işlemler, vesayet altındaki kişinin kimsenin izni olmaksızın yaptığı işlemlerle aynı sonuçları doğurduğu kabul edilmektedir. Bir diğer deyişle, vesayet makamından izin alınmadan yapılan işlemler vesayet altındaki kişi için bir borç ve mükellefiyet yaratmamaktadır. Bu durumda, vesayet altındaki kişi ile işlem yapan taraf yapılan bu işlem ile bağlı kalarak, vesayet altındaki kişiye bir hak ve alacak doğması halinde bunları karşılamakla yükümlü tutulmuştur. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkimliği veya işin durumuna göre denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimliği, izinsiz yapılan işlemin vesayet altındaki kişinin lehine olduğuna kanaat getirmesi halinde onay verirse, işlem yapıldığı tarihten itibaren vesayet altındaki kişi için de hüküm ifade etmeye başladığı kabul edilmektedir.

24. Vasinin görevi sürenin sonunda kendiliğinden sona erer mi?

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Kanun’un ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik Kanun’un 480’inci maddesine göre, vasilik görevi uzatılmadığı takdirde sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erecektir. Ancak Yargıtay, yetkili mahkemece vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve mahkemenin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu yaklaşım, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan uygun bir yaklaşımdır.

25. Vasi Atanırken Neden Ve Ne Zaman Resmi Sağlık Kurulu Raporu Alınır?

Türk Medeni Kanun’unda vesayeti gerektiren haller başlığı altında ilgilinin dinlenilmesi ve bilirkişi raporu detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. (Ek cümle:6/12/2019-7196/52 md.) Bu raporun tanzimi için gerektiğinde 436 ncı madde hükümleri uygulanır. Hâkim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.

Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiği gibi akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlanma ancak resmi sağlık kurulundan alınan rapor halinde mümkündür. Resmi sağlık kurulu raporu vermek üzerine yetkilendirilmiş makamlar dışında verilen rapor geçerli kabul edilmemektedir. Sulh Hukuk Mahkemesinde bir kişinin kısıtlanması amacıyla vasilik davası açıldığında, davanın açılığı tarihteki şartlara göre kısıtlanmasına veya kısıtlama talebinin reddine karar verileceğinden, eski tarihte alınan raporlara veya duruşmadaki gözleme dayanılarak karar verilememektedir. Resmi makamlar tarafından alınan resmi sağlık kurulu raporunda korumanın yasal danışmanlık, kayyım tayini yollarıyla sağlanmasının yeterli olacağı belirtilmiş ise Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından artık vasi tayin edilmesi mümkün olmayacak olup kısmi kısıtlama yoluna gidilecektir.

26. Vasi tayini kararları ilan edilir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Öncelikle vasinin görevi Sulh Hukuk Mahkemesinin tanıdığı sürenin sonunda kendiliğinden sona erip ermediğini açıklamaya çalışacağım. Akabinde vasi tayini kararları ilanı konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

27. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli çocukların çalışması izne tabi midir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli çocukların çalışması izne tabi midir konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

“Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri kapsamında çalışabilecek durumdaki çocukların çalışabilmeleri, Türk Medeni Kanun’unun 462.maddesine göre vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminin iznine tabidir.

B. İzin

I. Vesayet makamından

Türk Medeni Kanunu Madde 462- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:

1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,

2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,

4. Ödünç verme ve alma,

5. Kambiyo taahhüdü altına girme,

6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,

7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,

8. Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,

9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

10. Borç ödemeden aciz beyanı,

11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,

12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,

13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.

Vasinin Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uyması gerekmektedir. Çocuk ve genç işçilerin günlük çalışma süreleri, yirmi dört saatlik zaman diliminde kesintisiz on dört saat dinlenme süresi dikkate alınarak uygulanır. Okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere en fazla yönetmelik gereğince günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Okulun kapalı olduğu dönemlerde ise çalışma süreleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten fazla olamamaktadır.

28. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli yetişkinlerin çalışmaları izne tabi midir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bakım kuruluşlarında kalan vesayet altındaki engelli yetişkinlerin çalışması izne tabi midir konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet altındaki yetişkin kişinin çalışma hayatına dâhil olmasına ilişkin koşulların yer aldığı belgelerin (çalışabilirlik raporu, işe uygunluğu, işyerinin vesayet altındaki kişinin engeline uygunluğu, engelinin ve vesayet altında olmasının çalışacağı işte bir engel teşkil etmeyeceğine dair tespit ve raporların) işyeri ve iş hakkındaki detaylı bilgilerle birlikte vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliğine bildirilmesi gerekmektedir. Vesayet makamı; kişinin çalışma hayatında elde edeceği gelirlerin yönetim ve denetimi, iş hayatında sağlık ve huzurunun sağlandığına ilişkin denetimi, her olayda duruma uygun düşecek şekilde belirlenecek kriterlerle denetim şeklini incelemekte ve uygun görmesi halinde vasiye yetki ve izin vermektedir

29. Vesayet altındaki kişinin mirası ne olur?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altında olan kişinin mirasının nasıl paylaştırılacağı konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir.

30. Sözlü vasiyet nedir? Kurumda kalmakta olan bir kişi sözlü vasiyette bulunduğunda neler yapılmalıdır?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altında olan kurumda kalan kişinin sözlü vasiyette bulunması durumunda yapılması gerekenler konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir.

Türk Medeni Kanun’un madde 539. Maddesi uyarınca;

4. Sözlü vasiyet

a. Son arzuları anlatma

Türk Medeni Kanun’u Madde 539- Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler. Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.

Düzenlenmiştir.

Sözlü vasiyetname istisnai bir vasiyetname şekli olduğundan geçici bir süre için hüküm ifade eder. Olağanüstü durumun değişmesi ve ortadan kalkması halinde vasiyetçi el yazılı ya da resmi vasiyetname yapma imkanına sahip olur.

Türk Medeni Kanun’unda açıkça düzenlendiği üzere sözlü vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için öncelikle olağanüstü bir durumda bulunulması ve vasiyetnamenin tanıklar huzurunda yapılmış olması gerekmektedir. Vasiyet bırakan kısıtlı ancak yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi durumlarda sözlü vasiyet yapabilmektedir. Vasiyetçi kısıtlı son arzu ve isteğini tanıklara anlatır. Kısıtlının son arzu ve dileklerini düzenleyen tanık ve diğer tanıklar belgeyi imzalayarak vakit geçirmeksizin Sulh Hukuk mahkemesine başvurmaları gerekmektedir. Derhal yapılmayan başvurular sözlü vasiyetin geçersiz olmasına sebebiyet vermektedir.

31. Vesayet altındaki kişi vasiyet yazabilir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altında olan kurumda kalan kişinin vasiyetname yazma durumunda yapılması gerekenler konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir.

Türk Medeni Kanun’un madde 539. Maddesi uyarınca;

4. Sözlü vasiyet

a. Son arzuları anlatma

Türk Medeni Kanun’u Madde 539- Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler. Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.

Düzenlenmiştir.

Sözlü vasiyetname istisnai bir vasiyetname şekli olduğundan geçici bir süre için hüküm ifade eder. Olağanüstü durumun değişmesi ve ortadan kalkması halinde vasiyetçi el yazılı ya da resmi vasiyetname yapma imkanına sahip olur.

Türk Medeni Kanun’unda açıkça düzenlendiği üzere sözlü vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için öncelikle olağanüstü bir durumda bulunulması ve vasiyetnamenin tanıklar huzurunda yapılmış olması gerekmektedir. Vasiyet bırakan kısıtlı ancak yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi durumlarda sözlü vasiyet yapabilmektedir. Vasiyetçi kısıtlı son arzu ve isteğini tanıklara anlatır. Kısıtlının son arzu ve dileklerini düzenleyen tanık ve diğer tanıklar belgeyi imzalayarak vakit geçirmeksizin Sulh Hukuk mahkemesine başvurmaları gerekmektedir. Derhal yapılmayan başvurular sözlü vasiyetin geçersiz olmasına sebebiyet vermektedir.

Vesayet altındaki kişi elbette gerekli şekil şartlarını taşıması halinde vasiyet yazabilir. Ancak bilindiği üzere vasiyetin yazılı olarak yapılması ve şekil şartlarına uyulmuş olması vasiyetin geçerliliğini etkilemektedir. Diğer hususlar ve bunların vasiyetin geçerliliğine etkisine Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından karar verilir. Mirasçıların vasiyetnameye itiraz etmemesi ve vasiyetin uygulanabilir olması vasiyetin kabulü için yeterli etkendir.

32. Hangi hallerde vasinin şahsına itiraz edilebilir, itiraz nereye yapılır?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altında olan kurumda kalan kişinin hangi hallerde bulunması vasinin şahsına itiraz edilebilir konusunu karşımıza çıkarmaktadır. Bu itirazın nereye yapılacağı konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir.

Türk Medeni Kanunu madde 422 uyarınca;

IV. Kaçınma ve itiraz

1. Usul

Türk Medeni Kanunu madde 422- Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir. İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.

şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu ilgili maddeleri uyarınca; vasi olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden itibaren on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilme hakkına sahiptir. Vasi atama kararı en çok kendisine vasi tayin edilen kişiyi ilgilendirdiğinden, öncelikle kısıtlının kendisi vasiye itiraz edebilir. Vasi tayini kararına uzaktan veya yakından, az veya çok ilgili olan, menfaati olan herkes itiraz edebilir. Vesayet kamu düzenini ilgilendiren bir husus olduğundan öğretide ve uygulamada “ilgili” kavramı en geniş şekilde yorumlanmaktadır. Kısıtlının arkadaşı, öğretmeni, avukatı, diğer vasi adayı, vesayet altına alınan kişiyle bir şekilde birlikte yaşayan veya ilişki içerisinde olan kişiler “ilgili” kişiler arasında yer alabilir. Vesayet altına alınan ile vasinin menfaat çatışmasının bulunması, vasinin haysiyetsiz yaşam sürmesi, vasi atamasında Türk Medeni kanununa aykırılık bulunması, vasiliğe engel bir halin varlığı gibi durumlar ileri sürülerek ilgililer tarafından karara itiraz edilebilir. Türk Medeni Kanun’un 422. Maddesinde itiraz sebeplerini “kanuna aykırılık” ile sınırlandırmıştır. İtiraz, gerekçeleri açıklanmak suretiyle vasi tayinini yapan vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliğine yapılması gerekmektedir.

33. Vasi atanmış kişi veya başka ilgili vasiye itiraz ederse ne olur?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vasi atanmış kişi veya başka ilgili vasiye itiraz etmesi konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir.

Türk Medeni Kanunu madde 422 uyarınca;

IV. Kaçınma ve itiraz

1. Usul

Türk Medeni Kanunu madde 422- Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir. İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.

şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu ilgili maddeleri uyarınca; vasi olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden itibaren on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilme hakkına sahiptir. Vasi atama kararı en çok kendisine vasi tayin edilen kişiyi ilgilendirdiğinden, öncelikle kısıtlının kendisi vasiye itiraz edebilir. Vasi tayini kararına uzaktan veya yakından, az veya çok ilgili olan, menfaati olan herkes itiraz edebilir. Vesayet kamu düzenini ilgilendiren bir husus olduğundan öğretide ve uygulamada “ilgili” kavramı en geniş şekilde yorumlanmaktadır. Kısıtlının arkadaşı, öğretmeni, avukatı, diğer vasi adayı, vesayet altına alınan kişiyle bir şekilde birlikte yaşayan veya ilişki içerisinde olan kişiler “ilgili” kişiler arasında yer alabilir. Vesayet altına alınan ile vasinin menfaat çatışmasının bulunması, vasinin haysiyetsiz yaşam sürmesi, vasi atamasında Türk Medeni kanununa aykırılık bulunması, vasiliğe engel bir halin varlığı gibi durumlar ileri sürülerek ilgililer tarafından karara itiraz edilebilir. Türk Medeni Kanun’un 422. Maddesinde itiraz sebeplerini “kanuna aykırılık” ile sınırlandırmıştır. İtiraz, gerekçeleri açıklanmak suretiyle vasi tayinini yapan vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliğine yapılması gerekmektedir.

Türk Medeni Kanun’un 423.maddesi uyarınca;

2. Geçici görev

Türk Medeni Kanun’u Madde 423- Vasiliğe atanan kimse, vasilikten kaçınmış veya atanmasına itiraz edilmiş olsa bile, yerine bir başkası atanıncaya kadar vasiye ait görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.

şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu uyarınca, vasiliğe atanan kimse vasilikten kaçınmış veya atanmasına itiraz edilmiş olsa bile, yerine bir başkası atanıncaya kadar vasilik görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Türk Medeni Kanun’una göre yeniden vasi tayin edilinceye veya vasi tayin edilen kişinin itirazlarının değerlendirmesi bitinceye kadar kısıtlının haklarının korunması, işlerinin sürüncemede kalmaması adına vasi tayin edilen kişi vasilik görevini yapacaktır. Ancak itiraz edildiğinde, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tedbiren vasiye vasilik görevinden el çektirmiş ve yeni vasi atanıncaya kadar işlemleri yürütmek üzere tedbiren başka bir kanuni temsilci atamışsa; vasinin, işlemleri gerçekleştirme mükellefiyeti ortadan kalkar. Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından tayin edilmiş olan vasi, yerine yenisi atanıncaya kadar göreve devam zorunluluğunu yerine getirmez ve bundan dolayı kısıtlı zarar görürse, vermiş olduğu zarardan dolayı sorumludur.

34. Vasiye ücret ödenir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi olmasına karar verilen kişiye ücret ödenip ödenmeyeceği konusu karşımıza çıkarmaktadır. Vasiye ödenecek ücret konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin ücreti detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 457- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirlenir.

Türk Medeni Kanunu’nun 457. Maddesinde de görüldüğü üzere vasinin vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinden ücret talep etme hakkı bulunmaktadır. Vasi; kendisine, ailesine veya işlerine ayıracağı zaman diliminden fedakârlık yapmak suretiyle vasi olmasından kaynaklanan iş ve işlemlere vakit ayırmaktadır. Bu sebeple Türk Medeni Kanun’u vasinin harcadığı emek ve ayırdığı vakitle bağlantılı olarak vasiye bir ücret ödenmesi gerektiğini düzenlemiştir. Türk Medeni Kanun’un ilgili maddelerine göre vasi kendisine bir ücret verilmesini Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminden yazılı bir şekilde talep edebilir. Vesayet Makamı vasiye vasilik görevinden dolayı ücret ödenmesi kararında taleple bağlıdır. Bir başka deyişle vasi, Sulh Hukuk Mahkemesinden ücret talep etmediği sürece, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi re’sen (kendiliğinden) karar almamaktadır. Ücretin miktarını ve ödenme şeklini vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi belirler. Türk Medeni Kanun’u, ödenecek ücretin yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde bulundurulması suretiyle belirleneceğini düzenlemiştir. Yönetilecek malvarlığı yoksa doğal olarak harcanacak emek dikkate alınarak ücret belirlenecektir. Ücret her bir hesap dönemi için ayrı belirlenmektedir. Uygulamada hesap dönemi bir yıllıktır ancak vesayet makamı vasinin defter tutmasına gerek olmadığı yolunda karar verilmişse hesap dönemi iki yıl kabul edilmektedir. Mahkemenin takdirine bağlı olarak vesayet makamı tarafından vasi tayin edilirken vesayet altına alınanın işleri dikkate alınarak avans mahiyetinde peşin ücret takdir edilebilir. Bir kimseye birden çok vasi tayin edilmesi durumunda ise her birinin ücreti yaptıkları işe göre ayrı ayrı belirlenmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminin ücret tayinine ilişkin kararlarına karşı vasi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde denetim makamına itiraz etme hakkına sahiptir. Denetim makamlarının vermiş olduğu kararlar kesin olup itiraz etme hakları bulunmamaktadır.

35. Vasinin yapmış olduğu masrafları isteme usulü nedir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi olmasına karar verilen kişiye talep halinde ücret ödenmesine karar verilebilmektedir. Vasinin yapmış olduğu masrafları isteme usulü konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin ücreti detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 457- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirlenir.

Türk Medeni Kanunu’nun 457. Maddesinde de görüldüğü üzere vasinin vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinden ücret talep etme hakkı bulunmaktadır. Vasi; kendisine, ailesine veya işlerine ayıracağı zaman diliminden fedakârlık yapmak suretiyle vasi olmasından kaynaklanan iş ve işlemlere vakit ayırmaktadır. Bu sebeple Türk Medeni Kanun’u vasinin harcadığı emek ve ayırdığı vakitle bağlantılı olarak vasiye bir ücret ödenmesi gerektiğini düzenlemiştir. Türk Medeni Kanun’un ilgili maddelerine göre vasi kendisine bir ücret verilmesini Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminden yazılı bir şekilde talep edebilir. Vesayet Makamı vasiye vasilik görevinden dolayı ücret ödenmesi kararında taleple bağlıdır. Bir başka deyişle vasi, Sulh Hukuk Mahkemesinden ücret talep etmediği sürece, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi re’sen (kendiliğinden) karar almamaktadır. Ücretin miktarını ve ödenme şeklini vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi belirler. Türk Medeni Kanun’u, ödenecek ücretin yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde bulundurulması suretiyle belirleneceğini düzenlemiştir. Yönetilecek malvarlığı yoksa doğal olarak harcanacak emek dikkate alınarak ücret belirlenecektir. Ücret her bir hesap dönemi için ayrı belirlenmektedir. Uygulamada hesap dönemi bir yıllıktır ancak vesayet makamı vasinin defter tutmasına gerek olmadığı yolunda karar verilmişse hesap dönemi iki yıl kabul edilmektedir. Mahkemenin takdirine bağlı olarak vesayet makamı tarafından vasi tayin edilirken vesayet altına alınanın işleri dikkate alınarak avans mahiyetinde peşin ücret takdir edilebilir. Bir kimseye birden çok vasi tayin edilmesi durumunda ise her birinin ücreti yaptıkları işe göre ayrı ayrı belirlenmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminin ücret tayinine ilişkin kararlarına karşı vasi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde denetim makamına itiraz etme hakkına sahiptir. Denetim makamlarının vermiş olduğu kararlar kesin olup itiraz etme hakları bulunmamaktadır.

Vasi, vasiliğe ilişkin olarak yapmış olduğu tüm masrafları vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminden talep etme hakkında sahiptir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimliği tarafından vasinin yapmış olduğu masraflara ilişkin kararına karşı denetim makamına itiraz edilebilmektedir. Denetim makamının vermiş olduğu karar kesin olup itiraz yolu kapalıdır. Vasinin vesayet altındaki kişi için yapmış olduğu masrafları, vesayet ilişkisi sona erdikten sonra da talep etme hakkı bulunmaktadır. Vasinin masraflar için açacağı alacak davası genel mahkemeler tarafından incelenmekte olup görevli mahkeme genel hükümler çerçevesinde alacak miktarına göre belirlenmektedir.

37. Küçüklere vasi tayin edilebilir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi olmasına karar verilen kişiye talep halinde ücret ödenmesine karar verilebilmektedir. Küçüklere vasi tayini edilip edilmeyeceği konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Öncelikli olan küçüğün menfaatlerinin korunmasıdır. Bu sebeple asıl önemli olan küçüklerin velayet altında bulunmasıdır. Velayet altında bulunmayan her küçüğe vesayet makamı tarafında vasi tayin edilmesi gerekmektedir. Fakat burada dikkat çekilmesi gereken en önemli husus, küçüğe vesayet makamı tarafından vasi atanması onun kısıtlanması anlamına gelmemektedir. Ergin olduğu zaman hüküm ifade etmek üzere ergin olmayanlara vasi tayin edilebilir. Burada asıl amaçlanan çocuğun kısıtlanmasından çok ergin olduğu zaman boşluğa mahal vermeksizin vesayet hükümlerinin devreye girmesi ve olası zararların önüne geçilmesidir. Kısıtlama ancak küçüğün ergin olmasından sonra hüküm ve sonuç doğurmaktadır.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin ücreti detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 419- Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür. Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak, kısıtlama kararı ergin olduktan sonra sonuç doğurur. Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır.

Türk Medeni Kanunu’nun 419. Maddesinde de görüldüğü üzere küçüğün hukuki yararının bulunması halinde kısıtlama kararının verilebileceği düzenlenmiştir.

Ayrıca Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasiye ücret ödenmesine de karar verilebilmektedir. Vasi; kendisine, ailesine veya işlerine ayıracağı zaman diliminden fedakârlık yapmak suretiyle vasi olmasından kaynaklanan iş ve işlemlere vakit ayırmaktadır. Bu sebeple Türk Medeni Kanun’u vasinin harcadığı emek ve ayırdığı vakitle bağlantılı olarak vasiye bir ücret ödenmesi gerektiğini düzenlemiştir. Türk Medeni Kanun’un ilgili maddelerine göre vasi kendisine bir ücret verilmesini Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminden yazılı bir şekilde talep edebilir. Vesayet Makamı vasiye vasilik görevinden dolayı ücret ödenmesi kararında taleple bağlıdır. Bir başka deyişle vasi, Sulh Hukuk Mahkemesinden ücret talep etmediği sürece, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi re’sen (kendiliğinden) karar almamaktadır. Ücretin miktarını ve ödenme şeklini vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi belirler. Türk Medeni Kanun’u, ödenecek ücretin yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde bulundurulması suretiyle belirleneceğini düzenlemiştir. Yönetilecek malvarlığı yoksa doğal olarak harcanacak emek dikkate alınarak ücret belirlenecektir. Ücret her bir hesap dönemi için ayrı belirlenmektedir. Uygulamada hesap dönemi bir yıllıktır ancak vesayet makamı vasinin defter tutmasına gerek olmadığı yolunda karar verilmişse hesap dönemi iki yıl kabul edilmektedir. Mahkemenin takdirine bağlı olarak vesayet makamı tarafından vasi tayin edilirken vesayet altına alınanın işleri dikkate alınarak avans mahiyetinde peşin ücret takdir edilebilir. Bir kimseye birden çok vasi tayin edilmesi durumunda ise her birinin ücreti yaptıkları işe göre ayrı ayrı belirlenmektedir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminin ücret tayinine ilişkin kararlarına karşı vasi, kararın kendisine tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde denetim makamına itiraz etme hakkına sahiptir. Denetim makamlarının vermiş olduğu kararlar kesin olup itiraz etme hakları bulunmamaktadır.

Vasi, vasiliğe ilişkin olarak yapmış olduğu tüm masrafları vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakiminden talep etme hakkında sahiptir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimliği tarafından vasinin yapmış olduğu masraflara ilişkin kararına karşı denetim makamına itiraz edilebilmektedir. Denetim makamının vermiş olduğu karar kesin olup itiraz yolu kapalıdır. Vasinin vesayet altındaki kişi için yapmış olduğu masrafları, vesayet ilişkisi sona erdikten sonra da talep etme hakkı bulunmaktadır. Vasinin masraflar için açacağı alacak davası genel mahkemeler tarafından incelenmekte olup görevli mahkeme genel hükümler çerçevesinde alacak miktarına göre belirlenmektedir.

38. Küçükler hangi durumlarda vesayet altına alınabilir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet makamı tarafından vasi olmasına karar verilen kişiye talep halinde ücret ödenmesine karar verilebilmektedir. Küçüklerin hangi durumlarda vesayet altına alınabileceği konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Öncelikli olan küçüğün menfaatlerinin korunmasıdır. Bu sebeple asıl önemli olan küçüklerin velayet altında bulunmasıdır. Velayet altında bulunmayan her küçüğe vesayet makamı tarafında vasi tayin edilmesi gerekmektedir. Fakat burada dikkat çekilmesi gereken en önemli husus, küçüğe vesayet makamı tarafından vasi atanması onun kısıtlanması anlamına gelmemektedir. Ergin olduğu zaman hüküm ifade etmek üzere ergin olmayanlara vasi tayin edilebilir. Burada asıl amaçlanan çocuğun kısıtlanmasından çok ergin olduğu zaman boşluğa mahal vermeksizin vesayet hükümlerinin devreye girmesi ve olası zararların önüne geçilmesidir. Kısıtlama ancak küçüğün ergin olmasından sonra hüküm ve sonuç doğurmaktadır.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin ücreti detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 419- Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür. Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak, kısıtlama kararı ergin olduktan sonra sonuç doğurur. Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır.

Türk Medeni Kanunu’nun 419. Maddesinde de görüldüğü üzere küçüğün hukuki yararının bulunması halinde kısıtlama kararının verilebileceği düzenlenmiştir.

Anne ve/veya babasının koruyamadığı küçük, anne babası belli olmayan, anne ve babası ölmüş veya gaiplik kararı verilmiş küçük, anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi gibi sebeplerle anne ve/veya baba tarafından velayet hakkı kullanılamayan küçükler vesayet altına alınmaktadırlar.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin ücreti detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 335- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.

Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesinde de görüldüğü üzere ergin olmayan çocukların anne-babasının velayeti altında olacağını ve ancak kanuni bir sebebin varlığı halinde velayetin anne ve babadan alınabileceğini hükme bağlamıştır. Evlilik birliğinin devamı boyunca velayet anne-baba tarafından birlikte kullanılır, boşanma halinde hâkim velayetin taraflardan hangisine verileceğini veya tarafların birlikte velayeti kullanmaya devam edip etmeyecekleri konusunda kararlar vermektedir. Velayet sadece anne-baba tarafından kullanılabilecek bir hak olduğundan anne-baba dışında başka bir kimsenin velayet hakkını kullanması hâkim kararı ile olabilmektedir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarında üvey annenin de velayet hakkı kullanamayacağını karara bağlamıştır. Anne veya babasının hapiste olması, kısıtlanmış olması, ağır hastalık geçirmekte olması gibi nedenlerle velayet hakkını kullanamaması halinde de küçüğe vasi tayin edilecektir.

a) Velayet hakkına sahip ebeveynin koruyamadığı küçük: Küçüğün velayeti verilmiş olan ebeveynin ölümü halinde velayet kendiliğinden diğer ebeveyne geçmemektedir. Aile Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesi gerekmektedir. Velayetin kaldırılmasına karar verilebilmesi için çocuğun korunmasına ilişkin alınan önlemlerin sonuç vermemiş olması ya da sonuç vermeyeceğinin veya yetersiz kalacağının önceden anlaşılmış olması gerekmektedir.

b) Velayet altına alınamayan küçük: Aile Mahkemesi velayetin ana veya babaya veya her ikisine verilemeyeceğine karar vermişse (boşanma sırasında taraflardan birine velayet verilmesinin doğru olmayacağı anlaşılmış veya her iki tarafta velayeti istememişse, evliliğin geçersizliği sebebiyle velayetin yine taraflardan birine verilemeyeceğini hükme bağlamışsa) bu takdirde yine küçüğe vasi tayin edilmektedir.

c) Evlat edinilmiş olup velayetten yoksun kalan küçük: Evlatlık ilişkisinin kurulmasıyla ebeveynlere ait olan haklar ve yükümlülükler evlat edinene geçmektedir. Bu nedenle evlat edinme işleminin iptali veya geçersizliğine hükmedilmesi, evlat edinenin vefatı, evlat edinenin velayet hakkının kaldırılması halinde velayet hakkından yoksun kalan küçüğe vasi tayin edilecektir. Yukarıda sayılan hallerde Aile Mahkemesi tarafından küçüğün genetik anne-babasının velayeti altına alınıp alınmayacağına dair hüküm tesis edilmesi, velayet altına alınmaması halinde vasi tayini için dosyanın vesayet makamına gönderilmesi gerekmektedir. Evlat edinenin ölümü halinde evlat edinilenin velayeti kendiliğinden genetik anne babasına geçmemektedir. Küçüğün anne babasının veya ebeveynlerinden birinin üzerinde velayet hakkı varken vesayet altına alınabilmesi için öncelikle velayetin kaldırılmasına ilişkin bir karar verilmiş olması gerekmektedir. Ancak velayetin kaldırılması kararından sonra vasi tayin edilebilir. Velayet kamu düzenini yakından ilgilendiren bir husus olduğundan hâkim talep üzerine veya kendiliğinden gerekli önlemleri almak zorundadır. Bu nedenle sadece anne, baba, yakınlar değil ilgili herkes bu konuya ilişkin müracaatta bulunma hakkına sahiptir. Çocuğa vasi tayin edilmesi için Sulh Hukuk Mahkeme hakimliğine müracaat edildiğinde Sulh Hukuk Mahkemesi velayetin kaldırılması için Aile Mahkemesinin kararını beklemeli, Aile Mahkemesine velayetin kaldırılması için müracaat edildi ise mahkeme velayetin kaldırılması kararının kesinleşmesi ile beraber dosyayı vesayet makamına göndermektedir. Çocuğa vasi tayin edilmiş ve anne veya babası velayetin kendisine verilmesini istemişse önce vesayetin kaldırılması sonra velayetin anneye verilmesi için dosyanın Aile Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

40. Vasinin görevinden azil sebepleri nelerdir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vasinin görevinden azil sebepleri konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

41. Hangi haller vasinin görevini ağır surette savsaklaması anlamına gelir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Hangi haller vasinin görevini ağır surette savsaklaması anlamına geleceği konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Vasi görevini yaparken, vesayet altındaki kişinin menfaatinin öncelikle korunması gerektiği açıktır. Vasinin özenli çalışıp çalışmadığının anlaşılması için Yargıtay tarafından değerlendirme kriterleri getirilmiştir.

• Vesayet altındaki kişi ile uyumlu ve tahakküme dayanmayan bir ilişki içerisinde bulunup bulunmadığı,

• Vesayet altındakinin mutluluğu ve gelişimi için gerekli önlemleri alıp almadığı,

• Vesayet makamlarının talimatlarını düzenli olarak yerine getirip getirmediği,

• Vesayet altındaki kişinin yaşam standartlarının, vesayet altındaki kişinin gelirine en uygun şekilde olmasını sağlayıp sağlamadığı,

gibi sebepler örnek olarak gösterilebilinir.

Türk Medeni Kanun’u vasinin ancak kusuru halinde görevini savsakladığını kabul etmektedir. Ağır savsaklama hali mevcut değilse vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasinin uyarılması ile yetinilmektedir. Uyarıya rağmen vasi görevini yerine getirmezse vasinin görevinden alınması gerekmektedir. Vasinin kısıtlı veya küçüğün hayati tehlike oluşturmayan sağlık kontrollerini veya tedavisini yaptırmakta ihmalinin bulunması, okuluyla ilgilenmemesi, öğretmenleri ile gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaması, kısıtlının kişisel gelişimine, mahkemece izin verilmiş faaliyetlerini yapmasını kolaylaştırıcı iş ve işlemleri yapmaması, mahkemece karar verilmiş olmasına rağmen defter tutmaması, kişinin paralarını bankaya yatırmayarak üstünde tutması vb. durumlar görevi ağır savsaklama olarak kabul edilmektedir. Vasinin görevini savsaklayıp savsaklamadığına karar verme yetkisi vesayet makamına aittir. Denetim makamına bu karar hakkında itirazda bulunmak mümkündür.

42. Hangi haller vasinin yetkilerini kötüye kullandığı anlamına gelebilir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Hangi haller vasinin yetkilerini kötüye kullandığı anlamına geleceği konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Vasi görevini yaparken, vesayet altındaki kişinin menfaatinin öncelikle korunması gerektiği açıktır. Vasinin özenli çalışıp çalışmadığının anlaşılması için Yargıtay tarafından değerlendirme kriterleri getirilmiştir.

• Vesayet altındaki kişi ile uyumlu ve tahakküme dayanmayan bir ilişki içerisinde bulunup bulunmadığı,

• Vesayet altındakinin mutluluğu ve gelişimi için gerekli önlemleri alıp almadığı,

• Vesayet makamlarının talimatlarını düzenli olarak yerine getirip getirmediği,

• Vesayet altındaki kişinin yaşam standartlarının, vesayet altındaki kişinin gelirine en uygun şekilde olmasını sağlayıp sağlamadığı,

gibi sebepler örnek olarak gösterilebilinir.

Türk Medeni Kanun’u vasinin ancak kusuru halinde görevini savsakladığını kabul etmektedir. Ağır savsaklama hali mevcut değilse vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasinin uyarılması ile yetinilmektedir. Uyarıya rağmen vasi görevini yerine getirmezse vasinin görevinden alınması gerekmektedir. Vasinin kısıtlı veya küçüğün hayati tehlike oluşturmayan sağlık kontrollerini veya tedavisini yaptırmakta ihmalinin bulunması, okuluyla ilgilenmemesi, öğretmenleri ile gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaması, kısıtlının kişisel gelişimine, mahkemece izin verilmiş faaliyetlerini yapmasını kolaylaştırıcı iş ve işlemleri yapmaması, mahkemece karar verilmiş olmasına rağmen defter tutmaması, kişinin paralarını bankaya yatırmayarak üstünde tutması vb. durumlar görevi ağır savsaklama olarak kabul edilmektedir. Vasinin görevini savsaklayıp savsaklamadığına karar verme yetkisi vesayet makamına aittir. Denetim makamına bu karar hakkında itirazda bulunmak mümkündür.

Vasinin yetkisini kötüye kullanması bir iş ya da işlemi vesayet altındakinin aleyhine yapması şeklinde olabileceği gibi, vesayet altındakinin lehine bir iş ya da işlemi yapmamak şeklinde de olabilmektedir. Vasinin yetkilerini kötüye kullandığı durumlara; vasinin vesayet altındaki kişinin parasını kendisi için kullanması, kendi hesabına yatırması, vesayet makamlarının iznine tabi işlemleri izin almadan yapması, yersiz ve fazla bağış yapması, yetkisinde olmadığını bildiği halde kanuni bir işlem yapması gibi durumlar örnek gösterilebilir. Yetkinin kötüye kullanılmasından söz edilebilmesi için vasinin davranışının kasıtlı olması gerekmektedir. Vasinin yetkisi olmayan bir işlemi yapması da yetkinin kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmektedir.

43. Hangi haller vasinin güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu anlamına gelebilir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Hangi haller vasinin güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu anlamına geleceği konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Vasi görevini yaparken, vesayet altındaki kişinin menfaatinin öncelikle korunması gerektiği açıktır. Vasinin özenli çalışıp çalışmadığının anlaşılması için Yargıtay tarafından değerlendirme kriterleri getirilmiştir.

• Vesayet altındaki kişi ile uyumlu ve tahakküme dayanmayan bir ilişki içerisinde bulunup bulunmadığı,

• Vesayet altındakinin mutluluğu ve gelişimi için gerekli önlemleri alıp almadığı,

• Vesayet makamlarının talimatlarını düzenli olarak yerine getirip getirmediği,

• Vesayet altındaki kişinin yaşam standartlarının, vesayet altındaki kişinin gelirine en uygun şekilde olmasını sağlayıp sağlamadığı,

gibi sebepler örnek olarak gösterilebilinir.

Türk Medeni Kanun’u vasinin ancak kusuru halinde görevini savsakladığını kabul etmektedir. Ağır savsaklama hali mevcut değilse vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vasinin uyarılması ile yetinilmektedir. Uyarıya rağmen vasi görevini yerine getirmezse vasinin görevinden alınması gerekmektedir. Vasinin kısıtlı veya küçüğün hayati tehlike oluşturmayan sağlık kontrollerini veya tedavisini yaptırmakta ihmalinin bulunması, okuluyla ilgilenmemesi, öğretmenleri ile gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaması, kısıtlının kişisel gelişimine, mahkemece izin verilmiş faaliyetlerini yapmasını kolaylaştırıcı iş ve işlemleri yapmaması, mahkemece karar verilmiş olmasına rağmen defter tutmaması, kişinin paralarını bankaya yatırmayarak üstünde tutması vb. durumlar görevi ağır savsaklama olarak kabul edilmektedir. Vasinin görevini savsaklayıp savsaklamadığına karar verme yetkisi vesayet makamına aittir. Denetim makamına bu karar hakkında itirazda bulunmak mümkündür.

Vasinin yetkisini kötüye kullanması bir iş ya da işlemi vesayet altındakinin aleyhine yapması şeklinde olabileceği gibi, vesayet altındakinin lehine bir iş ya da işlemi yapmamak şeklinde de olabilmektedir. Vasinin yetkilerini kötüye kullandığı durumlara; vasinin vesayet altındaki kişinin parasını kendisi için kullanması, kendi hesabına yatırması, vesayet makamlarının iznine tabi işlemleri izin almadan yapması, yersiz ve fazla bağış yapması, yetkisinde olmadığını bildiği halde kanuni bir işlem yapması gibi durumlar örnek gösterilebilir. Yetkinin kötüye kullanılmasından söz edilebilmesi için vasinin davranışının kasıtlı olması gerekmektedir. Vasinin yetkisi olmayan bir işlemi yapması da yetkinin kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmektedir.

Vasinin vesayet altındaki kişinin hak ve menfaatlerini koruyamayacağı, onun sağlık ve güvenliğini doğru denetlemediği, mutsuz ve sağlıksız olmasına sebebiyet verdiği, risk yarattığı vb. durumlarda vasinin güven sarsıcı hareketlerde bulunduğundan söz edilir. Vasinin, vesayet altındaki kişinin zaaflarını ve/veya zayıflıklarını yanlış yönetmesi de bu sebeplerden kabul edilmektedir.

Yargıtay’ın vermiş olduğu bir kararında; vesayet altında olan ve dondurmayı çok seven şeker hastasını vasisinin sürekli dondurmacıya götürmesi.

Vasinin, vesayet altındakinin huzursuz ve güvensiz hissetmesine sebebiyet verecek şekilde görüşmelerde ve davranışlarda bulunması, örneğin vesayet altındaki kişinin husumet beslediği bir kişiyle sürekli ve samimi bir şekilde görüşmesi, bunu vesayet altındakinin huzur ve sükûnunu bozacak şekilde yapması, vesayet altındaki kişiye aldığı eşyaları kendisinin de kullanması vb. aslında tek başına ele alındığında suiistimal gibi görünmeyen, kişi kısıtlı olmasaydı sorun teşkil etmeyecek bazı davranışların kasıtlı olarak yapılması vasinin görevden azil olarak kabul edilmektedir.

45. Vasinin görevden alınma usulü nedir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vasinin görevden alınma usulü konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Vesayet makamı vasinin kusur veya kastı olmasa dahi vesayet altındakinin menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü gördüğü takdirde vasiyi görevden alma yetkisine sahiptir. Vasinin ailevi, fiziki, sosyal ve siyasal sebepler/yetersizlikler nedeniyle görevden alınması mümkündür.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevden alınma usulü detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 484- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Vasinin azledilmesi konusunda görevli mahkeme vesayet makamı olan vasiyi tayin eden mahkemedir. Yetkili mahkeme ise vasi tayin edilen kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin mahkemeden izin almadan değiştirilmesi halinde yetkili mahkeme halen eski yerleşim yerindeki mahkeme olmaktadır. Ancak yetkili vesayet makamı yerleşim yeri değişikliğine sonradan onay verirse yani fiili durumu onaylarsa onay tarihinde yetkisi sona ereceğinden, vasinin görevden alınma isteklerine bakacak olan yetkili mahkeme sonradan yetkili hale gelen fiili yerleşim yeri vesayet makamı olmaktadır. Vasinin görevden alınma talebi mahkemece yapılacak duruşma neticesinde karara bağlanmaktadır. Türk Medeni Kanun’unun 485. maddesine göre vesayet makamı ancak vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir. Mahkeme delilleri toplamalı ve vasiyi dinlemelidir. Mahkeme ileri sürülen sebeplerle bağlı değildir. İnceleme sırasında vasinin görevden alınmasına sebebiyet verecek kendisine bildirilmemiş başkaca bir sorunun varlığını gördüğü takdirde, vasinin görevden alınmasına karar verme yetkisine sahiptir.

46. Vasi tayinine itiraz nereye yapılır?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vasi tayinine itiraz edilmesi usulü konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Vesayet makamı vasinin kusur veya kastı olmasa dahi vesayet altındakinin menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü gördüğü takdirde vasiyi görevden alma yetkisine sahiptir. Vasinin ailevi, fiziki, sosyal ve siyasal sebepler/yetersizlikler nedeniyle görevden alınması mümkündür.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevden alınma usulü detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 484- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Vasinin azledilmesi konusunda görevli mahkeme vesayet makamı olan vasiyi tayin eden mahkemedir. Yetkili mahkeme ise vasi tayin edilen kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin mahkemeden izin almadan değiştirilmesi halinde yetkili mahkeme halen eski yerleşim yerindeki mahkeme olmaktadır. Ancak yetkili vesayet makamı yerleşim yeri değişikliğine sonradan onay verirse yani fiili durumu onaylarsa onay tarihinde yetkisi sona ereceğinden, vasinin görevden alınma isteklerine bakacak olan yetkili mahkeme sonradan yetkili hale gelen fiili yerleşim yeri vesayet makamı olmaktadır. Vasinin görevden alınma talebi mahkemece yapılacak duruşma neticesinde karara bağlanmaktadır. Türk Medeni Kanun’unun 485. maddesine göre vesayet makamı ancak vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir. Mahkeme delilleri toplamalı ve vasiyi dinlemelidir. Mahkeme ileri sürülen sebeplerle bağlı değildir. İnceleme sırasında vasinin görevden alınmasına sebebiyet verecek kendisine bildirilmemiş başkaca bir sorunun varlığını gördüğü takdirde, vasinin görevden alınmasına karar verme yetkisine sahiptir.

Vasi tayinine itiraz yazılı veya sözlü olarak vesayet makamına yapılabilir, sözlü yapılan itirazların vesayet makamı tarafından zapta geçirilmesi Türk Medeni Kanun’u gereği ise de itirazları yazılı olarak yapmak ve belgelendirmek usul ekonomisi ve uygulama kolaylığı bakımından kabul edilmektedir. İtiraz eden itirazının dayanağı olan belgeleri, itirazının yasal delillerini itiraz dilekçesine eklemelidir. Örneğin birden fazla küçüğün velayeti olduğu iddiasında ise nüfus kayıt örneği, sağlık nedeni ile vasilik yapamayacağı iddiasında ise sağlık raporu, kısıtlılık ya da mahkemece verilmiş bir karara istinaden yapamıyorsa mahkeme kararı gibi iddiasının dayanağı olan belgeyi de itiraz sırasında mahkemeye sunması gerekmektedir. İlgili biri tarafından vasi tayinine itiraz edilmekte ise aynı şekilde itirazının dayanağı olan belge itiraz dilekçesine eklenmelidir. Ancak bazı durumlarda iddia sadece tanık beyanı ile ispatlanabilecektir. Bu takdirde kimler tanık olarak dinletilmek isteniyorsa bu kişilerin ad ve soyadları ile adreslerinin belirtilmesi, herhangi bir kurumda veya kuruluşta var olduğuna inanılan bir belge ya da bilgi varsa o kurum veya kuruluşun adı ve adresi bildirilmelidir.

47. Vasi tayininden sonra vasiliğe engel bir durum ortaya çıkarsa vasi ne yapmalıdır?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vasi, vasi tayininden sonra vasiliğe engel bir durumun ortaya çıkması halinde yapılması gerekenler konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Vesayet makamı vasinin kusur veya kastı olmasa dahi vesayet altındakinin menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü gördüğü takdirde vasiyi görevden alma yetkisine sahiptir. Vasinin ailevi, fiziki, sosyal ve siyasal sebepler/yetersizlikler nedeniyle görevden alınması mümkündür.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevden alınma usulü detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 484- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Vasinin azledilmesi konusunda görevli mahkeme vesayet makamı olan vasiyi tayin eden mahkemedir. Yetkili mahkeme ise vasi tayin edilen kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin mahkemeden izin almadan değiştirilmesi halinde yetkili mahkeme halen eski yerleşim yerindeki mahkeme olmaktadır. Ancak yetkili vesayet makamı yerleşim yeri değişikliğine sonradan onay verirse yani fiili durumu onaylarsa onay tarihinde yetkisi sona ereceğinden, vasinin görevden alınma isteklerine bakacak olan yetkili mahkeme sonradan yetkili hale gelen fiili yerleşim yeri vesayet makamı olmaktadır. Vasinin görevden alınma talebi mahkemece yapılacak duruşma neticesinde karara bağlanmaktadır. Türk Medeni Kanun’unun 485. maddesine göre vesayet makamı ancak vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir. Mahkeme delilleri toplamalı ve vasiyi dinlemelidir. Mahkeme ileri sürülen sebeplerle bağlı değildir. İnceleme sırasında vasinin görevden alınmasına sebebiyet verecek kendisine bildirilmemiş başkaca bir sorunun varlığını gördüğü takdirde, vasinin görevden alınmasına karar verme yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda engelin veya kaçınma sebebinin ortaya çıkması detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 481- Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması hâlinde görevinden çekilmek zorundadır. Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.

Vasiliğe engel bir sebebin vasi tayininden sonra ortaya çıkması halinde vasi, vasilik görevinden çekilmek zorundadır. Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’nden vasilik görevinden alınmasını isteyebilir ancak, kısıtlının menfaatini korumak için önemli sebeplerin varlığı halinde görevine devam etmek zorundadır.

48. Kısıtlının ihtiyaçları nasıl belirlenir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Kısıtlının ihtiyaçlarının belirlenmesinde dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Vesayet makamı vasinin kusur veya kastı olmasa dahi vesayet altındakinin menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü gördüğü takdirde vasiyi görevden alma yetkisine sahiptir. Vasinin ailevi, fiziki, sosyal ve siyasal sebepler/yetersizlikler nedeniyle görevden alınması mümkündür.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinden azil sebepleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 483. Maddesinde de görüldüğü üzere görevinden azil sebepleri detaylıca düzenlenmiştir.

Vasi,

a) Görevini ağır surette savsaklar,

b) Yetkilerini kötüye kullanır veya

c) Güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da

d) Borç ödemede acze düşerse,

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevden alınmaktadır. Vesayet makamı ancak araştırma yaptıktan ve kendisini dinledikten sonra vasiyi görevden alabilir. Vasi, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korumadaki yetersizliği nedeni ile risk yarattığının görülmesi halinde de gerekli görülmesi halinde vasilik görevinden alınabilir. Yukarıda sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi vasiyi görevinden alma yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevden alınma usulü detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 484- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re ‘sen görevden almakla yükümlüdür.

Vasinin azledilmesi konusunda görevli mahkeme vesayet makamı olan vasiyi tayin eden mahkemedir. Yetkili mahkeme ise vasi tayin edilen kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin mahkemeden izin almadan değiştirilmesi halinde yetkili mahkeme halen eski yerleşim yerindeki mahkeme olmaktadır. Ancak yetkili vesayet makamı yerleşim yeri değişikliğine sonradan onay verirse yani fiili durumu onaylarsa onay tarihinde yetkisi sona ereceğinden, vasinin görevden alınma isteklerine bakacak olan yetkili mahkeme sonradan yetkili hale gelen fiili yerleşim yeri vesayet makamı olmaktadır. Vasinin görevden alınma talebi mahkemece yapılacak duruşma neticesinde karara bağlanmaktadır. Türk Medeni Kanun’unun 485. maddesine göre vesayet makamı ancak vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir. Mahkeme delilleri toplamalı ve vasiyi dinlemelidir. Mahkeme ileri sürülen sebeplerle bağlı değildir. İnceleme sırasında vasinin görevden alınmasına sebebiyet verecek kendisine bildirilmemiş başkaca bir sorunun varlığını gördüğü takdirde, vasinin görevden alınmasına karar verme yetkisine sahiptir.

Türk Medeni Kanun’unda engelin veya kaçınma sebebinin ortaya çıkması detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 481- Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması hâlinde görevinden çekilmek zorundadır. Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.

Vasiliğe engel bir sebebin vasi tayininden sonra ortaya çıkması halinde vasi, vasilik görevinden çekilmek zorundadır. Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’nden vasilik görevinden alınmasını isteyebilir ancak, kısıtlının menfaatini korumak için önemli sebeplerin varlığı halinde görevine devam etmek zorundadır.

Sağlık ihtiyaçları ve fiziki gereksinimleri öncelikli olsa da kısıtlının sosyal ve kültürel ihtiyaçları, mesleki ve entelektüel gelişimi de dikkate alınarak belirlenmeli, bir başka deyişle kısıtlının ihtiyaçları için yapacağı harcamalar ve tahsis edilecek para belirlenmelidir. En önemli olan husus vesayet altındaki kişinin parasının banka hesabında biriktirilmesi değil, geliri ile orantılı olarak gündelik yaşam alışkanlıklarını sürdürmesinin sağlanmasıdır.

50. Vesayet altına alınmış yaşlının bakmakla mükellef yakınına nafaka davası açılabilir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altına alınmış yaşlının bakmakla yükümlü yakınına nafaka davası açılıp açılmayacağı konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda dava hakkı detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 365- Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir. Nafakanın, yükümlülerin bir veya birkaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir. Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Türk Medeni Kanunu’nun 365. Maddesinde de görüldüğü üzere dava hakkı detaylıca düzenlenmiştir.

Nafaka davası, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi kurumlar veya kamuya yararlı diğer kurumlar tarafından açılabilir. Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Türk Medeni Kanun’un “Korunmaya muhtaç kişiler” başlıklı 366’ncı maddesi ile korunmaya ihtiyacı olan kişilerin bakımlarının, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanacağı düzenlenmiş ve bu kurumların yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Türk Medeni Kanun’u açısından kurumda kalan yaşlılar için nafaka yükümlüsü hısımlardan nafaka talep etme konusunda bir engel bulunmamaktadır. Bakanlıklara bağlı huzurevleri ile yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine kabul koşulları arasında yaşlının sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğunun sosyal inceleme raporu ile saptanmış olması koşulu da bulunmaktadır. Yaşlının bakmakla mükellef yakınından nafaka bağlanması yaşlının sayılan koşullardan “ekonomik yoksunluk” koşulunu kaybetmesine sebebiyet vereceği gibi kurumsal bakım hizmetlerinin sosyal devlet ilkesi gereği karşılanmakta olması nedeni ile faydalı görünmemektedir. Ancak mevcut koşulların vesayet altındaki kişinin alışkın olduğu, kendisine yararlı olan, vesayet altına alınmaması halinde yapmaya devam edeceği bir aktivitesi, hobisi vb. daha doğru bir ifade ile çok temel sosyal ve gelişimsel ihtiyacını karşılayamıyor olması halinde nafaka talep etmek doğru olabilir.

51. Kısıtlının ölümü halinde vasinin yapması gereken iş ve işlemler nelerdir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Kısıtlının ölümü halinde vasinin yapması gereken iş ve işlemler konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vesayetin sona ermesinin sonuçları başlığı altında kesin hesap ve malvarlığının teslimi detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 489. Maddesinde de görüldüğü üzere vasilik görevinin son bulması halinde vasinin hesap ve malvarlığı konusundaki yapması gerekenler detaylıca düzenlenmiştir.

Kısıtlının ölümü halinde vesayet kendiliğinden sona ermektedir. Türk Medeni Kanun’un 489. maddesi uyarınca görevi sona eren vasinin, raporlanmamış son döneme ait raporunu ve hesabı vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Türk Medeni Kanun’u uyarınca vasi, malvarlığını teslim etmek üzere hazır bulundurmalıdır. Vasi, vesayet altındakinin ölümünü takip eden 15 gün içerisinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Vasinin düzenlediği son raporda; varsa ölüm sırasındaki malvarlığı dökümü (gayrimenkul, menkul mallar yüzük, kolye gibi kişisel tüm eşyalar) varsa banka hesabı bilgileri yer almalıdır. Malvarlığında meydana gelen artış ve eksilmeler, vesayet altındakine yapılan masraflar, elde edilen gelirler ayrıca gösterilmeli ve varsa ilgili belgeler rapora eklenerek vesayet makamına yazılı olarak ibraz edilmelidir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi, ara dönem raporlarını verildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, ölüm halinde verilen raporu ise 15 gün içerisinde raporu inceler.

52. Rapor ve hesapların kabul edilmesinin sonuçları nelerdir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Kısıtlının ölümü halinde vasinin rapor ve hesapların kabul ve reddedilmesinin sonuçları konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vesayetin sona ermesinin sonuçları başlığı altında kesin hesap ve malvarlığının teslimi detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 489. Maddesinde de görüldüğü üzere vasilik görevinin son bulması halinde vasinin hesap ve malvarlığı konusundaki yapması gerekenler detaylıca düzenlenmiştir.

Kısıtlının ölümü halinde vesayet kendiliğinden sona ermektedir. Türk Medeni Kanun’un 489. maddesi uyarınca görevi sona eren vasinin, raporlanmamış son döneme ait raporunu ve hesabı vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Türk Medeni Kanun’u uyarınca vasi, malvarlığını teslim etmek üzere hazır bulundurmalıdır. Vasi, vesayet altındakinin ölümünü takip eden 15 gün içerisinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Vasinin düzenlediği son raporda; varsa ölüm sırasındaki malvarlığı dökümü (gayrimenkul, menkul mallar yüzük, kolye gibi kişisel tüm eşyalar) varsa banka hesabı bilgileri yer almalıdır. Malvarlığında meydana gelen artış ve eksilmeler, vesayet altındakine yapılan masraflar, elde edilen gelirler ayrıca gösterilmeli ve varsa ilgili belgeler rapora eklenerek vesayet makamına yazılı olarak ibraz edilmelidir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi, ara dönem raporlarını verildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, ölüm halinde verilen raporu ise 15 gün içerisinde raporu inceler.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin incelemesini yaparken iyi bir yönetimden beklenen tüm özenin gösterildiğine kanaat getirdiği takdirde vasinin hazırladığı raporu onayladığı uygulamada görülmektedir. Uygulamada vasinin düzenlediği raporun uygunluk denetimi mahkemece tayin edilen bilirkişi tarafından yapılmaktadır. Bilirkişi raporuna göre bir eksik ya da uygunsuzluk saptanmış olması halinde vasinin işbu rapora karşı beyanlarından sonra mahkemece konu değerlendirilerek bir neticeye varılmaktadır. Bilirkişi raporunun kabulünden sonra vesayet altındaki kişinin malvarlığı mirasçılarına teslim edilmektedir.

Vasilik görevinin vesayet altındaki kişinin ölümü ile sona ermesi halinde vasi tarafından sunulması gereken rapor ve hesapların süresi içerisinde hiç sunulmaması veya eksik sunulup da verilen süreye rağmen tamamlanmaması veya sunulan rapor ve kesin hesaba göre vasinin sorumluluğunun doğduğuna karar verilmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından son rapor ve hesabın reddine karar verilmektedir. Vesayet altındaki kişinin her hangi bir malvarlığı ve raporlanacak bir şeyinin bulunmaması halinde bunun da bir rapor şeklinde vesayet makamına yazılı olarak sunulması gerekmektedir.

53. Rapor ve hesapların reddedilmesinin sonuçları nelerdir?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Kısıtlının ölümü halinde vasinin rapor ve hesapların kabul ve reddedilmesinin sonuçları konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vesayetin sona ermesinin sonuçları başlığı altında kesin hesap ve malvarlığının teslimi detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 489. Maddesinde de görüldüğü üzere vasilik görevinin son bulması halinde vasinin hesap ve malvarlığı konusundaki yapması gerekenler detaylıca düzenlenmiştir.

Kısıtlının ölümü halinde vesayet kendiliğinden sona ermektedir. Türk Medeni Kanun’un 489. maddesi uyarınca görevi sona eren vasinin, raporlanmamış son döneme ait raporunu ve hesabı vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Türk Medeni Kanun’u uyarınca vasi, malvarlığını teslim etmek üzere hazır bulundurmalıdır. Vasi, vesayet altındakinin ölümünü takip eden 15 gün içerisinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Vasinin düzenlediği son raporda; varsa ölüm sırasındaki malvarlığı dökümü (gayrimenkul, menkul mallar yüzük, kolye gibi kişisel tüm eşyalar) varsa banka hesabı bilgileri yer almalıdır. Malvarlığında meydana gelen artış ve eksilmeler, vesayet altındakine yapılan masraflar, elde edilen gelirler ayrıca gösterilmeli ve varsa ilgili belgeler rapora eklenerek vesayet makamına yazılı olarak ibraz edilmelidir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi, ara dönem raporlarını verildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, ölüm halinde verilen raporu ise 15 gün içerisinde raporu inceler.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin incelemesini yaparken iyi bir yönetimden beklenen tüm özenin gösterildiğine kanaat getirdiği takdirde vasinin hazırladığı raporu onayladığı uygulamada görülmektedir. Uygulamada vasinin düzenlediği raporun uygunluk denetimi mahkemece tayin edilen bilirkişi tarafından yapılmaktadır. Bilirkişi raporuna göre bir eksik ya da uygunsuzluk saptanmış olması halinde vasinin işbu rapora karşı beyanlarından sonra mahkemece konu değerlendirilerek bir neticeye varılmaktadır. Bilirkişi raporunun kabulünden sonra vesayet altındaki kişinin malvarlığı mirasçılarına teslim edilmektedir.

Vasilik görevinin vesayet altındaki kişinin ölümü ile sona ermesi halinde vasi tarafından sunulması gereken rapor ve hesapların süresi içerisinde hiç sunulmaması veya eksik sunulup da verilen süreye rağmen tamamlanmaması veya sunulan rapor ve kesin hesaba göre vasinin sorumluluğunun doğduğuna karar verilmesi halinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından son rapor ve hesabın reddine karar verilmektedir. Vesayet altındaki kişinin her hangi bir malvarlığı ve raporlanacak bir şeyinin bulunmaması halinde bunun da bir rapor şeklinde vesayet makamına yazılı olarak sunulması gerekmektedir.

54. Yaşlılar ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakılacağı kuruma belirli mal vasiyeti yapabilir mi?

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Kısıtlının yaşlı olması halinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması suretiyle bakıldığı kuruma belirli mal vasiyeti yapıp yapamayacağı konusu hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vesayetin sona ermesinin sonuçları başlığı altında kesin hesap ve malvarlığının teslimi detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 489. Maddesinde de görüldüğü üzere vasilik görevinin son bulması halinde vasinin hesap ve malvarlığı konusundaki yapması gerekenler detaylıca düzenlenmiştir.

Kısıtlının ölümü halinde vesayet kendiliğinden sona ermektedir. Türk Medeni Kanun’un 489. maddesi uyarınca görevi sona eren vasinin, raporlanmamış son döneme ait raporunu ve hesabı vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Türk Medeni Kanun’u uyarınca vasi, malvarlığını teslim etmek üzere hazır bulundurmalıdır. Vasi, vesayet altındakinin ölümünü takip eden 15 gün içerisinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Vasinin düzenlediği son raporda; varsa ölüm sırasındaki malvarlığı dökümü (gayrimenkul, menkul mallar yüzük, kolye gibi kişisel tüm eşyalar) varsa banka hesabı bilgileri yer almalıdır. Malvarlığında meydana gelen artış ve eksilmeler, vesayet altındakine yapılan masraflar, elde edilen gelirler ayrıca gösterilmeli ve varsa ilgili belgeler rapora eklenerek vesayet makamına yazılı olarak ibraz edilmelidir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi, ara dönem raporlarını verildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, ölüm halinde verilen raporu ise 15 gün içerisinde raporu inceler.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tanımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 611. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Borçlar Kanunu madde 611- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde uygulanacak usul 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unda detaylı olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Borçlar Kanunu madde 619- Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez. Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder. Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan hacze katılabilir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras sözleşmesi şeklinde yani resmi senet olarak noter kanalıyla, sulh hukuk hâkimi, tapu memuru veya görevlendirilmiş memur önünde yapılmadıkça geçerli kabul edilmemektedir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin şekli 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 612. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Borçlar Kanunu madde 612- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. Şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapılmasında birtakım şekil şartları getirilmiştir. Bu şartlara uygunluğa dikkat edilmesi halinde ölünceye bakma sözleşmesinin yapılmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır.

Yorum Bırakın

0.0/5

WhatsApp Randevu Telefon